Çarşamba, Ocak 07, 2015

KAMU DÜZENİ NE ZAMAN BOZULUR?

Fikret İlkiz – 5 Ocak 2015

Kamu düzeninin kanunla bozulması olası mıdır? Bazen, evet!

Kanunlar basit, anlaşılır, sade olmalıdır. Hangi amaçla yapılmışsa o amacın gerçekleşmesine aracı olmalıdır. Tek konu için, tek kanun yapılmalıdır, torbalarla kanun yapılmaz. Ben yaptım oldu, kanun yapmak değildir. Yasa koyucunun iradesi, temel hak ve özgürlüklerle sınırlıdır.  

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunda 6552 sayılı Kanunla yapılan değişiklikle “yürütmenin durdurulması” kararları hakkındaki düzenleme hak ihlaline neden olmamalıdır, ama oldu. İdari işlemin uygulanmasıyla telafisi güç veya imkânsız zararların doğacağı durumlarda, yürütmenin durdurulması kararı verilebilmesi, kişilerin hak arama özgürlüklerini etkili biçimde kullanılabilmelerini sağlayan önemli bir hukuki imkândır. Bu imkânı, bu yargısal yolu ortadan kaldıran veya etkisiz hale getiren kanuni bir düzenleme Anayasanın 36. Maddesinde yer alan hak arama özgürlüğüne aykırılık teşkil eder. 6552 sayılı Kanun değişikliğinde karşımıza çıktı ve Anayasa Mahkemesinden geri döndü. Anayasa Mahkemesi yapılan kanun değişikliği sonucunda bireylerin hak arama özgürlüklerini daha etkili biçimde kullanılabilmelerini sağlayan yürütmeyi durdurma kurumundan Anayasaya aykırı olarak yoksun bırakıldıkları sonucuna vardı (02.10.2014 tarihli ve E. 2014/149, K. 2014/151 sayılı AYM iptal kararı).Anayasa Mahkemesi anılan bu kararı ile yine 6552 sayılı Kanunun internet yayınlarıyla ilgili düzenlemesini de iptal etmiştir.

4 Mayıs 2007 kabul tarihli 5651 sayılı Kanun İnternet ortamında yapılan yayınlarla ilgili ana kanundur. Yürürlüğe girdiği tarihten itibaren altı kez değişikliğe uğratılmıştır. Son değişiklikler 2014 yılı içinde üç ayrı kanunla yapılmıştır. Sonuncusu 6552 sayılı torba kanundur.

Resmi Gazetenin 01.01.2015 tarihli 29223 sayılı nüshasında gerekçesi yayımlanan Anayasa Mahkemesi’nin 02.10.2014 tarihli ve E. 2014/149, K. 2014/151 sayılı kararı ile 6552 sayılı Kanunla yapılan internet yayınları hakkındaki değişiklikler iptal edildi. Karşı oyları da ilginç olan bu iptal kararının gerekçelerine yakından balım.

Önce üç torba kanunla 5651 sayılı Kanunda yapılan değişiklikleri adları ile sıralayalım.

İlki 6.2.2014 kabul tarihli 6518 sayılı Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’dur. İkincisi 26.02.2014 kabul tarihli 6527 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun ve (şimdilik) en son üçüncüsü 10 Eylül 2014 kabul tarihli 6552 sayılı İş Kanunu İle Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması ile Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanun’dur.  Böylece 2014 yılı Şubat ayında yirmi gün arayla iki kez ve son değişiklikten yedi ay sonra değiştirilmek suretiyle aynı yıl içinde üç kez değiştirilen Kanun, 5651 sayılı İnternet yayınlarıyla ilgili kanundur.
Kanunda yapılan değişiklik nedenlerinin “ihtiyaçtan” değil, siyasetten kaynaklandığı ve İnterneti yüksek dereceli siyasetçilerin hiç sevmedikleri bilinmektedir.

En son 10 Eylül 2014 tarihli 6552 sayılı Kanunla 5651 sayılı Kanunun Bilgilendirme Yükümlülüğü hakkındaki 3. Maddede yer alan para cezaları artırılmış ve “(4) Trafik bilgisi Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı tarafından ilgili işletmecilerden temin edilir ve hâkim tarafından karar verilmesi hâlinde ilgili mercilere verilir.” şeklinde bir fıkra eklenmişti.

3. Maddedeki (4) fıkra düzenlemesi Anayasa Mahkemesi’nin 02.10.2014 tarihli (E. 2014/149, K. 2014/151) kararı ile iptal edildi. AYM gerekçesinde trafik bilgilerinin kişisel veri olduğunu ve böyle bir düzenlemenin bu verilere ulaşılabilirlik sağlayacağından dolayı “kişilerin tercihleri, düşünceleri ve davranışları hakkında fikir verebileceğinden kişilerin özel hayatlarına müdahale edilme riski” içerdiğini belirtti.  Bu verileri, herhangi bir amaç veya konu sınırlaması olmaksızın TİB herhangi bir gerekçe veya neden göstermeksizin temin edebileceğinden; böyle bir yetki, Anayasanın 20. Maddesinde yer alan kişisel verilerin korunması hakkının ihlali demektir. AYM gerekçesinde şöyle dedi: “Trafik bilgisi adı altında temin edilecek olan bilgiler Anayasa ile teminat altına alınan iletişimin gizliliği, düşünce ve ifadeyi yayma özgürlüğü, haberleşme özgürlüğü, kişisel verilerin korunması gibi birçok temel hakla doğrudan ilgili olup bu bilgilerin TİB tarafından herhangi bir kurala ve sınırlamaya tabi olmaksızın istenildiği zaman ve şekilde elde edilebilir olması temel hak ve özgürlüklerin doğrudan ihlaline sebebiyet vermektedir.”

Gerekçeye göre Anayasanın 13. ve 20, maddelerinde yer alan güvencelere rağmen Kanunun 3. Maddesine eklenen (4) fıkra düzenlemesi karşısında kişiler, bilgi toplama, saklama, işleme ve değiştirme yetkisi olan idareye yani TİB’e ve diğer kişilere karşı korumasız bırakılmıştır. Anayasa Mahkemesi veri toplamanın amaç, gerekçe, kapsam ve sınırlarına ise yasal düzenlemede yer verilmemiş olduğundan dava konusu bu düzenlemeyi Anayasaya aykırı görerek iptal etmiştir.  

6552 sayılı Kanunla 5651 sayılı Kanunun erişimin engellenmesiyle ve yerine getirilmesiyle ilgili 8 inci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan “(5) Erişimin engellenmesi kararının gereği, derhal ve en geç kararın bildirilmesi anından itibaren yirmi dört saat içinde yerine getirilir”  düzenlemesinde yer alanyirmidört saat içinde” ibaresi “ dört saat içinde”  şeklinde değiştirilmiştir. AYM bu düzenlemede Anayasaya aykırılık görmemiştir.  Gerekçesi ise şöyledir: “ Anayasa Mahkemesinin pek çok kararında belirtildiği üzere, yasamanın genelliği ve asliliği ilkesi uyarınca Anayasa’da bir konuda emredici ya da yasaklayıcı bir kural konulmamışsa, bu konunun düzenlenmesi anayasal ilkeler içinde kanun koyucunun takdirindedir.”

Anayasa Mahkemesi 6552 sayılı Kanunla 5651 sayılı Kanun 8. Maddeye getirilen “(16) Millî güvenlik ve kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi nedenlerinden bir veya bir kaçına bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, erişimin engellenmesi Başkanın talimatı üzerine Başkanlık tarafından yapılır. Erişim sağlayıcıları Başkanlıktan gelen erişimin engellenmesi taleplerini en geç dört saat içinde yerine getirir. Başkan tarafından verilen erişimin engellenmesi kararı, Başkanlık tarafından, yirmi dört saat içinde sulh ceza hâkiminin onayına sunulur. Hâkim, kararını kırk sekiz saat içinde açıklar.” şeklindeki ek fıkra düzenlemesini ise Anayasaya aykırı görerek iptal etmiştir.

Gerekçesinde yasama ve yürütme organına İnternet konusunda neden “hassas” davranılması gerektiğine yer veren AYM’ ye göre; “ İnternet, modern demokrasilerde başta ifade özgürlüğü olmak üzere temel hak ve özgürlüklerin kullanılması bakımından önemli bir değere sahip bulunmaktadır. İnternetin sağladığı zemin, bilgiye ulaşma, kişilerin bilgi ve düşünceleri ini açıklama, karşılıklı paylaşma ve yaymaları için vazgeçilmez niteliktedir. Bu nedenle sadece düşünceyi açıklamanın değil, aynı zamanda bilginin elde edilmesi açısından günümüzde en etkili ve yaygın yöntemlerden biri haline gelen internet konusunda yapılacak düzenleme ve değerlendirme yapma ve uygulamalarda devletin ve idari makamların çok hassas davranmaları gerektiği açıktır.

AYM gerekçesinde “milli güvenlik ve kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi” ibarelerine dayanılarak temel hak ve hürriyetlerin sınırlandırılması sonucunu doğuran erişimin engellenmesi yetkisinin TİB Başkanına verilmesini ve bu kadar önemli konularda belirtilen hallerin varlığına ilişkin değerlendirme yapma ve karar verme yetkisinin TİB’e bırakılmasını doğru bulmamaktadır. Bu konuda karar vermeye yetkili diğer kurumların değerlendirme ve karar verme yetkileri gözetilmeksizin; tek başına değerlendirme yapacak konumda bulunmadığı halde TİB’e yani “idareye çok geniş bir müdahale imkânı” tanınmak suretiyle erişimin engellenmesi yetkisinin herhangi bir sınırlandırma veya kademelendirme yapılamadan verilmesini Anayasaya aykırı bulmuştur.

5651 sayılı Kanun değişiklikleriyle ilgili AYM iptal kararı gerekçeleri böyle özetlenebilir.

Sonuç olarak kanun yapılırken hukuk dışlanmaz, yargıya etkin başvuru yolları tıkanmaz. Kamu düzenini bozacak kanun yapılmaz. 10 Eylül 2014 kabul tarihli 6552 sayılı torba kanunla 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununda yapılan bazı değişiklikleri de Anayasaya aykırı bularak iptal eden Anayasa Mahkemesinin kararında yer alan şu gerekçe çok daha değerli ve ilginç:  

“Kamu düzeni, hukukun dışlandığı, yargının etkisiz kaldığı yerde daha çok bozulur.”  

Etiketler: , , , , , ,

Pazartesi, Eylül 15, 2014

SANSÜRE UYGUN KANUN

Av. Fikret İLKİZ
10 Eylül 2014 kabul tarihli 6552 sayılı “İş Kanunu İle Bazı Kanun Ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması İle Bazı Alacakların Yeniden Yapılandırılmasına Dair Kanun” Mecliste kabul edildi. 11 Eylül 2014 tarihli Resmî Gazetenin 29116 sayılı (Mükerrer) nüshasında yayımlanarak yürürlüğe girdi. 
Bu Kanunun 126 ve 127 inci maddeleri (yani Tasarının 129 ve 130 uncu maddeleri) 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun değişiklikleri ile ilgilidir ve TBMM’de 8 Eylül 2014 tarihli oturumda görüşüldü. Kuruluş sırasında  “antidemokratik” olarak nitelendirilen Erişim Sağlayıcıları Birliği daha yeni kurulmuş olduğu halde yedi ay önce 6.2.2014 kabul tarihli 6518 sayılı ve 26.02.2014 kabul tarihli 6527 sayılı Kanunla değiştirilmiş olan 5651 sayılı Kanunun 3 üncü ve 8. maddeleri yeniden ve esaslı biçimde değişti.  
08.09.2014 tarihli Meclis oturumunda reddedilen önergelerden sonra tek bir önerge kabul edildi. O da Mustafa Elitaş ve arkadaşlarının önergesidir ve şöyledir: 
"MADDE 129- 4.5.2007 tarihli ve 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "iki bin Yeni Türk Lirasından on bin Yeni Türk Lirasına" ibaresi “iki bin Türk Lirasından elli bin Türk Lirasına" şeklinde ve dördüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
"(4) Trafik bilgisi Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı tarafından ilgili işletmecilerden temin edilir ve hâkim tarafından karar verilmesi hâlinde ilgili mercilere verilir."
Plan Ve Bütçe Komisyonu bu değişiklik önergesini takdire bıraktı. Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanı Lütfi Elvan ise bu önergeye katıldığını ifade etti… 
Bu maddenin gerekçesi aynen şöyledir: “Mevcut durumda internet trafiğine ait bilgiler ancak bir soruşturma ya da kovuşturma olması durumunda mahkeme kararı ile işletmeciden temin edilebilmektedir. Hâlbuki çoğu zaman bir soruşturmaya başlanabilmesi için bu bilgiler gerekmektedir. Ayrıca trafik bilgilerinin farklı işletmecilerden farklı biçim ve düzenlerde gönderilmesi, bu bilgileri talep eden ilgili mercilerde kullanım zorluğu doğurmaktadır.
Mahkeme kararı üzerine ilgili işletmeciye başvurup trafik bilgisinin talep edilmesi ve işletmecinin talep edilen bu ham bilgileri kullanılabilir ve anlamlı hale getirip göndermesi ya da ham olarak gönderilen bilgilerin Başkanlık tarafından kullanılabilir ve anlamlı hale getirilmesi zaman almakta, böylece soruşturma ve kovuşturmaları geciktirmektedir. Terör saldırısı tehdidi gibi acil durumlarda talebe zamanlıca cevap verilmesi imkânı bulunmamaktadır. Diğer taraftan, işletmecilerin talep edilen bu ham bilgileri kullanılabilir ve anlamlı hale getirmesi işlemleri ciddi bir mali külfet oluşturmaktadır. Bu nedenle, fıkra ile işletmecilerin ek mali külfet altına girmesinin önlenmesi de sağlanmış olmaktadır. 
Bu nedenlerle, temin edilecek genel internet trafiğine ilişkin bilgilerin hâkim kararı üzerine ilgili mercilere verilmesi öngörülmektedir.” 
Önerge oylanmış ve kabul edilmiş, kabul edilen önerge doğrultusunda madde oylanmış ve kabul edilmiştir. (6552 sayılı Kanun Madde 126) 
Ardından Tasarının 130’uncu maddesi ile ilgili 4 ayrı önerge gündeme gelmiştir. Önergeler oylanmış ve kabul edilmemiştir. Ardından Tasarısının 130 uncu maddesinde Mustafa Elitaş ve arkadaşları tarafından aşağıdaki değişiklik önerilmiştir:  
"MADDE 130- 5651 sayılı Kanunun 8 inci maddesinin beşinci fıkrasında yer alan "yirmi dört saat" ibaresi "dört saat" şeklinde değiştirilmiş ve maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir.
"(16) Milli güvenlik ve kamu düzeninin korunması, suç işlenmesinin önlenmesi nedenlerinden bir veya bir kaçına bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde, erişimin engellenmesi Başkanın talimatı üzerine Başkanlık tarafından yapılır. Erişim sağlayıcıları Başkanlıktan gelen erişimin engellenmesi taleplerini en geç dört saat içinde yerine getirir. Başkan tarafından verilen erişimin engellenmesi kararı, Başkanlık tarafından, yirmi dört saat içinde sulh ceza hâkiminin onayına sunulur. Hâkim, kararını kırk sekiz saat içinde açıklar”.
Plan Ve Bütçe Komisyonu Başkanı önergeyi takdire bırakmış, Millî Eğitim Bakanı Nabi Avcı önergeye katılmıştır. 
Madde gerekçesi: “Milli güvenlik ve kamu düzeninin korunması ile suç işlenmesinin önlenmesi nedenlerinden biri veya bir kaçına bağlı olarak internet ortamında vuku bulacak ihlallere yönelik çok kısa sürede koruyucu idari tedbir alınabilmesi hedeflenmiştir. Bu değişiklikle "milli güvenlik ve kamu düzeninin korunması" ile "suç işlenmesinin önlenmesi" hususlarında, "gecikmesinde sakınca bulunan hal" kapsamında erişimin engellenmesi öngörülmüş ve böylece Anayasadaki düzenlemelere uygunluk sağlanmıştır. Bu kapsamda verilecek idari tedbir kararlarının, yirmi dört saat içinde sulh ceza hâkiminin onayına sunulması ve hâkimin, kararını kırk sekiz saat içinde açıklaması öngörülmektedir. Önerge oylanmış kabul edilmiş, önerge doğrultusunda madde oylanmış ve değişiklik kabul edilmiştir (6552 sayılı Kanun Madde 127).
Açıkça Hükümete/Yürütmeye bağımlı TİB hâkimiyetine geçen tüm trafik bilgilerinin, herkesin kişisel verilerinin elde edilmesi, internette erişimin 4 saat içinde engellenmesi milli güvenlik ve kamu düzeninin korunması kavramlarıyla açıklanacak ve internet ortamındaki sınırlandırmalar “kanuni” ama hukuka aykırı olacaktır. 
Kişisel Verilerin Gizliliğinin Korunması Hakkındaki Tasarısının kanunlaşması gün geçtikçe zorlaşmaktadır.  

Sansürün adı; artık kanuni sansürdür. 5651 sayılı Kanunda değişiklik yapan İş Kanunu hakkındaki (!) 6552 sayılı bu “kanuni” değişiklik de sansüre uygundur! 

Etiketler: , , , , , , , , , ,

Pazar, Mayıs 29, 2011

İNTERNET VE ÖFKELİLER

           
                                                 Fikret İLKİZ

Bilgi teknolojilerindeki hızlı gelişmeler toplumları derinden etkiledi. Her şey kaş göz arasında birdenbire olupbitti. İnternet, her türlü uzaklığın ortadan kaldırdı. Her türlü iletinin uzaklıklardan bağımsız olarak birbirine ulaşması ve saklanabilmesini kimse hayal bile edemiyordu. İnanılmaz iletişim, hayaldi, gerçek oldu. Bu iletişim kendi medyasını yarattı. İletişim ve bilgi hizmetleri sayesinde İnternet aracılığıyla, hem siber uzay suçları ve hem de geleneksel suçlar işlenebilir duruma geldiğine göre; bu suçlarla mücadele için nasıl bir ceza politikasının uygulanacağı dünyanın her yerinde en önemli sorunlardan birisi oldu. 

Siyasal iktidarlar İnternet’in yükselişini durdurmak için her şeyi yapmaya hazır durumdalar. Türkiye’de farklı değil ve İnternet ortamında kişilerin birbirleriyle iletişimi dâhil, İnternette yaratılan “sosyal medya ağlarının” hareketliliğini, eylem birlikteliklerini ve insanların bu yolla dayanışmasını ve başkaldırısını kırmak istiyorlar.

Özgürlük kural, sınırlandırma istisna olduğu için; İnternete dokunmak isteyenlere karşı çıkmak gerekiyor. Karşı durulmazsa ve “sosyal ağlar” harekete geçirilmezse, siyasal iktidarlar internet ortamında yapılan yayınlara sansür uygulamakta asla tereddüt etmeyeceklerdir.

Türkiye’de çeşitli illerde gerçekleştirilen 15 Mayıs 2011 tarihindeki eylemde herkes sokaklardaydı. “İnternetime Dokunma” diyenler, İnternet üzerinden gerçekleştirdikleri eylem çağrısını yaşama geçirdi, sokaklarda yürüdü. Yürüyenler öfkeliydi. Yürüyenler İnternete dokunmak isteyenlere isyan ediyordu.

Yüzyılımız yeniden “isyanlara”  döndü. Yeniden “başkaldırı”lar başladı.

Bir başka isyan, 15 Mayıs 2011 tarihinde başkent Madrid’den başlayarak tüm İspanya’yı sarstı ve şimdilerde Avrupa’yı sarsacağa benziyor…

Eylemciler M-15’i başlattılar ve kendilerine “öfkeliler” diyorlar…

İspanya ekonomik kriz yaşıyor. Nüfusun %45’i işsiz. Namı diğer “İndignados” / Öfkeliler, Puerto del Sol meydanında düzene başkaldıran gençler, işsizler, öğrenciler, sözleşmeli çalışanlar ve geleceği olmayanlardır… Madrid’deki gösteriler 15 Mayıs’ta başladığı için “Öfkeliler” ülkede “15 Mayıs Hareketi”/ M-15 adıyla anılıyor. Kıta Avrupa’sının ve dünyanın gündemine damgasını vuran 25 bin genç, yerel seçimler öncesinde ve yerel seçimlerden sonra ülkeyi sarsmaya devam ediyor… Madrid’in “Puerto del Sol” meydanında kamp kuran gençler “daha fazla demokrasi” istiyor… Eylemleri yasadışı… Ama onlar için fark etmiyor. Yerel seçimlere bir gün kala başlattıkları “isyan” bütün ülkeye yayıldı… Valencia’da 10 bin, Andolucia’da 13 bin, Malaga’da 7 bin, Barcelona’da 5 bin, Sevilla’da 4 bin, Gradana’da 2 bin, Almeria’da 800, Cadiz’de 200 kişi meydanlarda toplandı. Öfkeliler, seçim kurulunun yasak kararını kaldırması için İspanya Yüksek Mahkemesine başvurdu. Talepleri reddedildi. Onlar da 21 Mayıs Cuma gecesi başlayan seçim yasaklarını takmadılar bile. Seçim yasakları resmi olarak yürürlüğe girerken ağızlarına bant yapıştırdılar ve “bir dakikalık” sessizlik eyleminin ardından “Artık hepimiz yasadışıyız” sloganlarını attılar.

Gençler meydanının adını, Puerto del Sol(ucion) yani “Çözüm Meydanı” olarak değiştirdi.

Nasıl oldu da “Arap Baharı” Madrid’in meydanlarına kadar sıçradı?

Her şey İnternet’te sosyal paylaşım ağlarındaki hareketlilik ve dayanışma ile gerçekleşti. “Hemen Gerçek Demokrasi” adlı sivil toplum örgütü İnternet’te bir site kurdu. İspanya’da sosyal ve siyasi sistemde değişiklik isteyenler bu sitede bir manifesto yayımladılar. “Bankacıların ve siyasetçilerin ellerindeki bir mal değiliz” denilen Manifesto’da “Farklı ideolojilere sahip olsalar da olmasalar da sıradan kişilerin hepsi, sosyal ekonomik ve siyasi manzaradan dolayı endişeli ve kızgınlar” yazıyordu ve “Daha iyi bir toplum inşa etmek için harekete geçme zamanı geldi” deniyordu… Manifesto yaklaşık 29 bin 600 kişi tarafından “sanal ortamda” imzalandı ve ardından Puerto del Sol’da isyan başladı.

Artık İspanya’nın ortasındaki bu tarihi meydanda seslerini bütün dünyaya duyuran; sosyal medya ağları Twitter ve Facebook üzerinden örgütlenen onbinlerce genç “daha iyi bir ekonomi, iş ve gerçek demokrasi” istiyor…(Radikal ve Milliyet 22.05. 2011)

Öte yandan; Fransa’da birkaç gün önce G-8’ler kendi toplantılarından önce ilk kez “e-G-8” toplantısı düzenlemek zorunda kaldı. Sosyal medya ağlarını yaratanların katıldığı bu toplantının konusu ise “İnternet, digital teknoloji ve iletişim teknolojileri, gelişmiş ülkelerde büyümeye nasıl katkı sağlar?”. Fransa Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, internette ahlak kurallarına ve telif haklarına daha fazla dikkat edilmesini istediği konuşmasında  “İnternete tanınan özgürlük yöneticilerin güvenirlik ya da utanç ölçeğidir" demeyi ihmal etmedi. Ama İnternette azami kontrol ve toplu sorumluluk çağrısı da yapmayı unutmadı.

İşte böylece en çok dikkat edilmesi gereken noktalardan birisi de anlaşılmış oldu: İnternette “azami kontrol” nasıl sağlanacak ve “toplu sorumluluk çağrısı” ne demektir? Önümüzdeki günlerde hem ülkemizde ve hem de Avrupa’da tartışılacak olan budur. Çünkü “Arap Baharı”  İspanya’ya sıçradı ve buradan Avrupa’ya yayılacak… Hem de bütün bu isyanlar İnternet üzerinden sosyal ağların hareketliliği, eylemleri ve dayanışması ile gerçekleşecek.

Artık medya, açık bir sisteme dönüştü. Geleneksel “eski medya” hala başköşede oturuyor. Ama artık günümüz dünyasında, internet haber siteleri, özellikle bağımsız haber siteleri, çoğalan bloglar, Twitter ve Facebook yeni iletişimin öncüleri olarak kabul ediliyor.

Twitter çok kısa sürede yaşamımızın en önemli iletişim mecrası haline gelmedi mi? Facebook üzerinden örgütlenen etkinlikler ve eylem çağrılarının etkilerini kim inkâr edebilir?

Ortadoğu’yu ve Kuzey Afrika’yı saran isyan dalgasının ardından İslam filozofu Prof.Dr. Tarık Ramazan birkaç hafta önce İstanbul’da yaptığı konuşmada, “Arap Baharı”nın “kazara” başladığını, ancak Arap gençlerinin yıllardır isyanın yolunu yapan “sosyal medya” eğitiminden geçtiğini söyledi. Tunus'ta 2, Mısır'da da 3 yıl boyunca gençlerin sosyal medyayı ve interneti kullanarak  “kitleleri nasıl harekete geçirebilecekleri” konusunda eğitim aldıklarına dikkat çekti ve kontrolün yine halkın elinde olduğunu dile getirdi.

Ramazan konuşmasında bir süreç olarak işaret ettiği bu hareketi “Rejim karşıtı demokrasi” hareketi olarak adlandırdı ve henüz tamamlanmadığını söyledi.

Arap Baharı’nın ardından, İspanya’da “öfkeliler”, demokrasi için öfkeleniyorlar…

İnternetiniz için, gerçek demokrasi için, öfkelenin…

Etiketler: , , , ,