Pazartesi, Mayıs 29, 2006

KİŞİSEL VERİLERİN KORUNMASI HAKKINDA KANUN TASARISI

2 Haziran 2004 tarihinde Başbakanlığa sevk edilen ve bir süredir Internet üzerinde bulunamayan (Bilgi Toplumu / Mevzuat üzerinden ulaşılan) tasarı için başlığa tıklayabilirsiniz. "Title"ında "SON METİN" yazıyor...

Pazar, Mayıs 28, 2006

BM YOLSUZLUKLA MÜCADELE SÖZLEŞMESİ

KANUN
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER YOLSUZLUKLA MÜCADELE SÖZLEŞMESİNİN
ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN

Kanun No. 5506 Kabul Tarihi : 18/5/2006

MADDE 1 – "Birleşmiş Milletler Yolsuzlukla Mücadele Sözleşmesi"nin onaylanması uygun bulunmuştur.
MADDE 2 – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.
MADDE 3 – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

23/5/2006

SERDAR KUZULOĞLU: "Ekrandan fışkıran domuz konservesi"

"Spam, (spem olarak okunur) aslında Hormel Foods Corporation adlı bir Amerikan firmasının domuz konservesinin adı. Zamanla tavuklusu, hindilisi çıktıysa da spam, domuz olarak akıllara kazınmıştır. Onu hayatında ağzına sürmemiş, belki kutusunu bile görmemiş yüz milyonlarca insanın hayatına sokansa ünlü komedi programı Monty Python'un 1970 yılında yayımlanan bir parodisi. Spam yemek istemeyen aç bir karakterin sadece spam yemekleri içeren bir restoranda yaşadıklarını anlatan birkaç dakikalık bir skeç. Aynı parodiden yola çıkarak bugün spam kavramını internetteki istenmeyen mektuplar için kullanıyoruz. Yapılan istatistiklere göre her gün internetin bir ucundan diğerine gidip gelen 60 milyar elektronik mektubun yüzde 70'i alıcıları tarafından istenmeyen reklam ve pazarlama mesajlarından oluşuyor. Bu, o kadar büyük bir sorun haline geldi ki birçok ülke bu konuda yasalar çıkararak engelleme çalışmalarına girişti."
(Devamı için başlığı tıklayınız!)

ADLİ HABERDE SORUMLULUK - Av. F. İLKİZ

Ceza Muhakemesi Yasasına göre; kanunun başka hüküm koyduğu haller saklı kalmak üzere ve savunma hakkına zarar vermemek koşuluyla soruşturma evresindeki usul işlemleri gizlidir. Soruşturma evresi sonunda toplanan kanıtlar eğer suçun işlendiği konusunda yeterli şüphe oluşturuyorsa, Cumhuriyet Savcısı bir iddianame düzenler. Böylece kamu davası açmakla görevli olan savcı soruşturmasını tamamlamış olur. İşte bu evre “soruşturma”dır ve gizlidir. İddianamesini mahkemeye gönderen savcının iddianamesi de mahkeme tarafından kabul edilince kamu davası açılmış olur. Artık “kovuşturma” evresi başlamıştır...

(Devamı için lütfen başlığı tıklayınız!)

Cumartesi, Mayıs 27, 2006

"STATEWATCH" ve "TNI" RAPORU: "BÜYÜK BİRADERİ SİLAHLANDIRMAK"

"Arming the Big Brother" "Büyük Biraderi Silahlandırmak" başlıklı araştırma raporu yayında...
"Statewatch"tan Ben HAYES'in hazırladığı ve "Transnational Institute" (TNI) tarafından webde yayınlanan Rapora göre Avrupa Birliği gözetim ve denetim teknolojileri ile ilgili araştırmalar (European Security Research Programme =ESRP) için yılda 1 milyar € bütçe harcamaya hazırlanıyor... Rapor'un İvHP'nu en çok ilgilendiren bölümlerinin arasında "sivil özgürlükler" ve "kişisel bilgililerin gizliliği" konuları da var... (Raporun özeti ya da *pdf formatındaki tamamı için başlığa ya da resme tıklayabilirsiniz)...

Pazar, Mayıs 21, 2006

“ALLAHIN ASKERİ” AVUKAT - Av. Fikret İLKİZ

Danıştay İkinci Daire Başkanlığına 17 Mayıs 2006 Çarşamba günü yapılan silahlı saldırıdan sonra İkinci Daire Üyesi Mustafa Yücel Özbilgin kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti. İkinci daire Başkanı Mustafa Birden, üyeler Ayfer Özdemir, Ayla Gönenç ve Tetkik Hâkimi Ahmet Çobanoğlu yaralandı. Saldırı İstanbul Barosuna kayıtlı genç bir avukat tarafından yapıldı. Cumhuriyet gazetesine yapılan bombalı saldırılarda o “avukat” var…

Danıştay’a yapılan saldırıyı şiddetle kınıyorum. Açıkça laik demokratik hukuk devletine karşı girişilen bu saldırıyı ve Cumhuriyet gazetesinin bombalanmasını herkes kınamalıdır.

Cumhuriyet gazetesi ve Yargıya hedef alarak amaçlarına ulaşmak isteyen bu faillerin arkasındaki güçler ortaya çıkarılmalıdır. Emri verenler kimlerdir? Hedefleri belirleyenler kimlerdir? Bu kişilerin arkasındakiler kimlerdir? Gerçekleri ortaya çıkarın.

Demokrasiyi ve hukuk devletini korumak için eskisinden daha serinkanlı davranmalıyız. Daha başından beri içlerine sindiremedikleri “laiklik”, hukuk devleti ilkeleriyle korunur. Demokrasi ve hukuk; tek silahımız, tek savunma aracımızdır.

Genç “avukat” “Allahın askeri…” olduğunu ve Danıştay üyelerini verdikleri türban kararı nedeniyle cezalandırdığını söylemiş.

İstanbul Barosu Başkanı Av. Kazım Kolcuoğlu, menfur saldırıyı şiddetle kınadı. Olayın failleri için cesaret verici önceki açıklamaları eleştirdi. “Özellikle bu kararlara karşı ulemayı kaynak gösteren ve doğrudan Başbakandan kaynaklanan sözler bu örneklerden sadece birisidir.”dedi. Kolcuoğlu failin “avukat” olması nedeniyle “Saldırıyı gerçekleştirdiği belirtilen kişinin Baromuz mensubu olması üzüntümüzü bir kat daha arttırmıştır.” sözleriyle üzüntüsünü belirtti. Kendisini “Allahın askeri” gören “avukat”ın neden böyle dediğini yargılanırken öğreneceğiz.
Avukatlık Kanununun 1.inci maddesinde Avukatlığın amacı; hukukî münasebetlerin düzenlenmesini, her türlü hukukî mesele ve anlaşmazlıkların adalet ve hakkaniyete uygun olarak çözümlenmesini ve hukuk kurallarının tam olarak uygulanmasını her derecede yargı organları, hakemler, resmî ve özel kişi, kurul ve kurumlar nezdinde sağlamaktır. Avukat bu amaçla hukuki bilgi ve tecrübelerini adalet hizmetine ve kişilerin yararlanmasına tahsis eder. Sıkı koşulları olan “Avukatlık Mesleğine Kabul” maddesinde ise “Avukatlık meslekine yaraşmayacak tutum ve davranışları çevresince bilinmiş olmak” da avukat olmaya engeldir. O halde ne yapmalıyız? Her şeyi yeniden gözden geçirmeliyiz..Nerede hata yapıyoruz? Hata bizim mi? Bu kara lekede failin “avukat” olmasını nasıl okumalıyız? Nasıl açıklamalı ve bu acı gerçekle nasıl yüzleşmeliyiz??

Sadece “avukatlar” mı? Basın ne yapmalı? Demokrasiyi korurken ve kamuoyunun gözü kulağı olmaya devam ederken “hak ve sorumluluklarını” yeniden gözden geçirmeli. Devam eden ceza soruşturmalarının “haberleştirilmesi” yeniden tartışılmalı.

Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, Danıştay Başkan ve Başsavcıları yaptıkları ortak açıklamada yapılan menfur, vahim ve cüretkar, hatta katliam girişimi olarak nitelenmesi yanlış olmayan saldırıyı, “demokratik, laik cumhuriyete yönelmiş bir saldırı olarak” kabul ettiler. Bu girişimi şiddetle ve lanetle kınadılar.

Açıklamalarında diyorlar ki; “Cumhuriyet tarihimizde kara bir sayfa olarak anılacak olan bu saldırı dolayısıyla, yargı dışında da laik demokratik devlet düzenini koruma göreviyle yükümlü olanlara, bu görevlerini tekrar hatırlatır; bu yolda verilen yargı kararlarına karşı kimi siyasiler ve basın organlarının sorumsuzca beyan, kışkırtma ve tutumlarının ağırlıklı etkisi olduğu gerçeğini de kamuoyunun takdirine sunarız.”

Dinin, devlet işlerinde egemen ve etkili olmaması esastır. Laiklik dini değil, hukuki bir kavramdır. Laiklik ilkesi ile dinin siyasi ve hukuki güç olması engellenir. Gerçek demokrasi öncelikle laikliğe dayanır.

Eski Türk Ceza Kanununda yer alan 163 üncü maddeye göre “Laikliğe aykırı olarak, Devletin sosyal ve ekonomik veya siyasi veya hukuki düzenini kısmen de olsa dini esas ve inançlara uydurmak amacı ile cemiyet tesis, teşkil, tanzim veya sevk ve idare etmek”, propagandasını yapmak ve telkinde bulunmak suç sayılıyordu. “Yıkıcı gericilik faaliyetleri”ni yasaklayan ünlü 163 üncü madde 12.4.1991 tarihinde yürürlüğe giren Terörle Mücadele Kanunun ile kaldırıldı. Ünlü 141 ve 142 inci maddeler de beraber… O zaman 163. üncü maddenin kaldırılmasını demokrasi ve hukuk devletinden yana olan solcular istemişti. Şeriat yanlısı “laiklik” karşıtları da böylece sessiz sedasız amaçlarına ulaştı. 141 ve 142 inci maddeler yerine solcuları cezalandıracak, mahkemelerde sürüm sürüm süründürecek yeni düzenlemeleri aynı Terörle Mücadele Kanunu ile hemen getirdiler. 163 yerine bir düzenleme yapılmadı. Acaba şimdi “neden” diye sormanın bir yararı var mı?

Ölülerimizi sayarak ve ceza davaları üzerinden demokrasi tartışmaları yapmaktan vazgeçmeliyiz. Bütün faili meçhul siyasal cinayetler aydınlatılmalıdır. “Allahın askerleri” kimlerse ortaya çıkarılmalıdır. Tetikçileri ve onların arkasındaki failler kimlerse bilelim. Danıştay katliamı ile Cumhuriyet gazetesi bombalanmasının ardındaki gerçekler gün ışığına çıkarılmadan “demokrasi”, laik demokratik hukuk devletini koruyamazsınız…Eğer korumak istiyorsanız “ulemaya” sormayın ve “Allahın askerlerini” ortaya çıkarın.

Çarşamba, Mayıs 17, 2006

İVHP'DEN KAMUOYUNA DUYURU

(Milliyet)

Bugün Danıştay İkinci Daire Başkanlığına yapılan silahlı saldırıdan sonra, İkinci Daire Üyesi Mustafa Yücel Özbilgin’in yaşamı sona erdi. İkinci daire Başkanı Mustafa Birden, üyeler Ayfer Özdemir, Ayla Gönenç ve Tetkik Hâkimi Ahmet Çobanoğlu yaralandılar.

Özbilgin ailesine ve tüm hukuk camiasına başsağlığı dilerken, I v HP (Internet ve Hukuk Platformu) olarak,–üstelik hukuk yemini etmiş bir avukat tarafından yapılan – bu saldırıyı şiddetle kınıyoruz.

Danıştay’a saldırı, hukuka; hukuka saldırı, cumhuriyete saldırı demektir. Ülkeyi, Atatürk’ün “çağdaş uygarlığı yakalayacak bir Türkiye Cumhuriyeti”nden uzaklaştıran her yaklaşım gibi bu olay da tıpkı tarihin tekerleklerini tersine çevirmeye çalışmaktır, “boşuna” bir uğraştır ve Cumhuriyet düşmanlarının ne kadar ilkel olduklarının da bir kanıtıdır.

İçten duygularla simgesel olarak kimlik belirtmeye kalkışan her vatandaşın, özellikle gençlerin, bu olaydan ciddi ders alması ve “oyuna gelmemeleri” beklenir.


Kamuoyuna saygıyla duyurulur!



Perşembe, Mayıs 11, 2006

ZAMAN: "Çokbaşlı e-devlet kişisel bilgileri ifşa ediyor"

Kişisel bilgilerin gizliliğini güvence altına alacak kanun tasarısına epeydir Internet üzerinden ulaşılamaz iken bugünkü Zaman'da: "Vatandaşın daha kolay hizmet almasını sağlayan ve bürokrasiyi azaltan e-devlet uygulaması, istenmeyen sonuçlar doğurmaya başladı." diye özetlenebilecek bir haber yayınlandı. Başkent Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi öğretim görevlisi Çığır İlbaş'ın yorumlarını da içeren ayrıntılı haberin tamamı için başlığa tıklayınız!

Pazar, Mayıs 07, 2006

GSÜ “İnternet Özgürlüğünün ve İnternette Özgürlüklerin Korunması” Panelinden...

Galatasaray Üniversitesi, İletişim Fakültesi'nin düzenlediği "2. Teknoloji ve İletişim Günleri: TEKİL 02" bu yıl temel başlık olarak “İNTERNETİN ÖZGÜRLÜĞÜ VE İNTERNETTE ÖZGÜRLÜKLER”i seçmişti. 3 Mayıs 2006, Çarşamba günü Ortaköy kampüsü, Kemal Oğuzman Salonu'nda yapılan etkinliğin “Yaygın ve sürdürülebilir bir bilgisayar erişimi ve okur-yazarlığının sağlanabilmesi önündeki yerel ve küresel ölçekli sorunlar ve çözüm arayışları” alt başlıklı sabah oturumunda İvHP üyemiz Sayın Uluç Gürkan “İnternetin Mülkiyeti ve Ücretlendirilmesi: Erişim Temelli Sorunlar ve Türkiye’deki hukuki durum” konulu bir sunum yaptı. (Sayın Gürkan'ın konuşma metnini bize göndermesi halinde İvHP Bilgi Belge arşivinden üyelerimize de sunacağız. Öğleden sonra oturumunda İvHP ve Bilgiedinmehakki.Org adına konuşan Avniye Tansuğ'un bildiri özeti ise arşivimize yüklendi.)

Diğer konuşmacılar ve bildiri konuları şöyle idi: “Negreponte mi, Gates mi? Donanım Temelli Sorunlar ve Çözüm Önerileri”, Öğr. Gör. Vedat Çakmak, (GSÜ İletişim Fakültesi), “Açık Kaynak Kodu Felsefesi ve bu Felsefeye Uyan Ürün, Teknoloji, Oluşum ve Platformlar: Sorunlar ve Çözüm Önerileri”, Bora Güngören, (LKD Seminer Grubu), “Bilgisayar okur-yazarlığı ve kültürlerarasılık: Tek bir bilgisayar-okuryazarlığı mümkün müdür?”, Araş.Gör. Kerem Rızvanoğlu, (GSÜ İletişim Fakültesi).

Öğleden sonra Görkem Çetin ve Barış Metin “Ulusal İşletim Sistemi: PARDUS” başlıklı sunumlarıyla "PARDUS"u tanıttılar. Çomar, Pisi, Yalı, Güvenlik Duvarı gibi Pardus ile çalışan yazılımlar dinleyicilerin çok ilgisini çekti. (Öğrenciler kelime işlem programı içinden "pdf" dosya yaratabilme özelliğine olumlu tezahürat yaptılar.)

“İnternet Özgürlüğünün ve İnternette Özgürlüklerin Korunması” başlıklı öğleden sonra oturumunda “İnternetin özgür bir iletişim alanı olabilmesi ve kalabilmesi önündeki yasal ve ticari engeller”, Esra Arsan, (Bilgi Üniversitesi Medya ve İletişim sistemleri,) “Bilgi çağında bilgiye erişim özgürlüğünün işlevleri ve veri saklama hukuku”, Av. Avniye Tansuğ (İvHP ve BilgiedinmeHakki.Org) “İnternetin güvenlik amaçlı gözetimi ve haberleşme özgürlüğü”, Yard. Doç. Dr. Uğur Dolgun, (Çanakkale 18 Mart Üniversitesi) sunumları yapıldı.

Tansuğ'un bildirisine İvHP Bilgi ve Belge Merkezi'ndeki bu bağlantıdan ulaşabilirsiniz.

"GOOGLE"A ÇOCUK PORNOGRAFİSİ DAVASI

Paralı reklam mesajlarında çocuk pornografisi içeren sitelere de yönlendirme yaptığı ve bu yolla milyarlarca dolar kazandığı iddiasıyla Google'a NewYork, Mineola Yüksek Mahkemesi'nde dava açıldı. Davayı açan Long Island'lı politikacı Jeffrey Toback, "maddi tazminat istemiyoruz ancak Google'ı pornografik içeriğe yasa dışı erişim sağlayan websitelerini sergilemekten, pazarlamaktan veya harhangi bir biçimde sunmaktan alıkoymak istiyoruz" dedi.

Kaynak: "Google News" aracılığıyla "Seattle Post Intelligencer"

Cuma, Mayıs 05, 2006

TÜRKEL MİNİBAŞ DA OLMASA "GATS" NEREDEYSE UNUTULACAK!

"GATS nedir?" dendiğinde kaçımızın aklına cevabın doğrusu geliyor? Prof. Dr. Türkel Minibaş, 1 Mayıs 2006 tarihli Cumhuriyet'te yayınlanan aşağıdaki yazısında da olduğu gibi GATS'ı unutmayan, unutturmayanlardan... Kendisine yazısını İvHP web kütüğünde yayınlanmak üzere gönderdiği için teşekkür ediyoruz.-
GÖZ UCUYLA
TÜRKEL MİNİBAŞ

GATS'lı 1 Mayıs

Bugün sadece işçi ve emekçiler için değil, tüm çalışanlar için farklı bir başlangıcın tarihi! Çünkü, 120 senelik uzun bir mücadeleyle alınan 8 saatlik iş süresi, örgütlenme, emeklilik gibi en temel çalışma haklarının bile tarihe gömüldüğü bir sürecin 1 Mayıs'ı bu.

Kim ne kadar farkındadır bilemem, ama 2006'nın 1 Mayısı azgelişmişler kadar gelişmiş ülke işgücünün de kazanılmış haklarını yitirdikleri bir yıl olacak. Zira 2006, emek faktörünün en yoğun olduğu hizmetler sektörünün küreselleşmesinin tamamlandığı bir yıl.

Yani? GATS (Uluslararası Hizmet Sözleşmeleri Anlaşması) doğrultusunda mali sektörden eğitime, basından posta hizmetine, su dağıtımından mühendislik hizmetlerine kadar hizmetler sektörünün kapsadığı tüm alanların piyasa ekonomisi kurallarına göre kurumsallaşması tamamlanacak.

Tabii ki, hizmetler sektörüyle birlikte sektördeki emek kesiminin çalışma koşulları da piyasa ekonomisinin esnekliğine göre biçimlenecek!

Gelin görün ki, hizmetler sektörü çalışan kesimin yumuşak karnı!.. Hizmetler sektöründe çalışanlar örgütsüz. Bu nedenle esnek çalışma saatlerine ve koşullarına yatkındır ve... Ufak bir ücret farkı için iş güvenliği, emeklilik gibi haklarından vazgeçerler.

Zaten bu nedenle IMF bile sosyal güvenlik reformu gibi emeği küresel sisteme eklemleyen yasal düzenlemelerin gecikmesine göz yumar. Toplum yasal düzenlemeleri tartışırken hizmetler sektöründekiler çoktan süreci başlatmış olur. Esneklik yasaları ülke meclislerine geldiğinde ise atı alanlar tüm kıtaları aşmıştır!..

Fransa'daki iş yasası, Almanya'daki sosyal güvenlik yasalarıyla ilgili değişikliklerle AB ülkelerine de gözaltı sürelerini uzatan, avukatla görüşmeyi engelleyen değişikliklerin zaman çakışması bu geç kalmışlığın en somut örnekleridir.
Son işgücü istatistiklerine bir bakılırsa AKP'nin Türkiye'si bu süreci en hızlı yaşayan ülkelerden biri olacak. 2005'ten 2006'ya:
* Çalışabilir yaştaki nüfus 917 bin kişi daha artmış. Bunun 102 bini şimdiden işsizler ordusuna katılmış bile!
* 121 bini iş arıyor, ama bir türlü bulamıyor. İstihdam edilense topu topu 19 bin.
* 578 bini çalışmak istiyor, ama iş bulma umudunu yitirdiği için iş aramıyor.
* Tarım dışı sektörlerde 274 bini imalat sanayiinde olmak üzere 1.104 yeni iş yaratılmış. Ama, bunun 608 bini kayıt dışı!
* Daha önce tarımda çalışan 1 milyon 85 bin kişi artık tarım kesiminde değil. Tarımda çalışan her 6 kişiden biri işsiz.

Kısacası 898 bin kişi daha en temel çalışma haklarından vazgeçmeye hazırlar arasına katılmış.
Sakın ola ki bu sonuçlara bakıp ''IMF programı başarısız oldu'' gibi bir kolaycılığa kapılmayın. Zira, IMF programlarının işsizlik sorununu çözmek ve işsizlik yaratmamak gibi bir hedefi olamayacağı gibi! Sıcak para girişi ve özelleştirme odaklı programların işsizlik yarattığı daha önceki ülke örneklerinden de bilinmekteydi.

AKP, programın işsizlik ve yoksulluk yaratacağını bilmesine rağmen bu alanda hiçbir politika üretmedi. İstihdamda kayıt dışıyı özendiren bir tutum izledi. Emeğe sınıfsal konumunu unutturup işsiz ve yoksul kitleler olduğunu öğretti.
Kurtarıcılar yarattırdı, adları ''Polat'' olan ve.. 1977'nin 1 Mayısı'nda başlayan emeğin sınıfsızlaştırılması sürecini başardı.
Bugün işte böyle bir yol ayırımının 1 Mayıs'ı.
Kutlu olsun!
www.turkelminibas.net

Pazartesi, Mayıs 01, 2006

INTERNET KURULU YENİDEN YAPILANDIRILIYOR(MUŞ)

Anadolu Ajansı'na dayalı olarak Sabah'ın verdiği habere göre Ulaştırma Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Türker, İnternetl'e ilgili altyapı yatırımlarını özel sektörün gerçekleştirdiğini ancak sektörün önünün açılması görevinin bakanlığa düştüğünü ifade etti. Ülkede internet kullanımının yaygınlaştırılması için ''evrensel hizmet'' düzenlemesi gibi kamu ve özel sektörün elinde bulunan mekanizmaların iyi kullanılması gereğine işaret eden Türker, internet bilincinin yaygınlaştırılması ve hayatı kolaylaştıran yönlerine dikkat çekilmesi gerektiğini kaydetti.

BİLGİ TOPLUMUNDAN GÖZETİM TOPLUMUNA

"Enformasyon Toplumundan Gözetim Toplumuna" ve "İşte Büyük Birader" kitaplarının yazarı (3 Mayıs 2006, Çarşamba günü, GSÜ'de yapılacak “İnternet Özgürlüğünün ve İnternette Özgürlüklerin Korunması” oturumunun konuşmacılarından) Çanakkale 18 Mart Üniversitesi öğretim üyesi, Yard. Doç. Uğur Dolgun'la Neşe Düzel'in yaptığı söyleşi için başlığa tıklayabilirsiniz.

ULAGAY: "Sanayinin küresel haritası değişirken"

Fransa ile politik ilişkiler gerginleşirken, Osman Ulagay Fransa'nın önde gelen araştırma kuruluşlarından IFRI'nin yayınladığı "The Old Economy in the New Globalization Phase"(Küreselleşmenin Yeni Aşamasında Eski Ekonomi) başlıklı raporun bazı kayda değer bulgularını özetledi:

"Aslında böylesine önemli bir raporu bir gazete köşesinde özetlemek hiç de kolay değil ama meraklısının IFRI'nin internet sitesinde bu rapora erişebileceğini belirterek raporun bazı diğer bölümlerini de özetlemeye çalışacağım bu yazıda.
Raporda 'internet balonu'nun 2000 yılında patlamasından sonra küreselleşmenin yeni bir aşamaya geçtiği belirtiliyor ve bu yeni aşamayı tanımlayan önemli gelişmeler üzerinde duruluyor. Rapora göre bu gelişmeleri iki ana başlık altında toplamak mümkün.

  • Bilgi ve iletişim teknolojilerindeki atılım, üretim zincirini parçalama ve dünyanın hemen her köşesinde üretim yapma, üretimin belli aşamalarını gerçekleştirme olanağını yarattı.
  • Bu gelişmelerin küreselleşme sürecini yeni bir aşamaya ulaştırması ise artan sayıda ülkenin, hukuki ve kurumsal düzenlemeler yaparak küresel oyuna katılmasıyla mümkün hale geldi. Mal ve sermaye hareketlerinin serbestleşmesi ve yabancı sermaye yatırımlarına ortam hazırlanması, küresel üretim yapısının dönüşümünü kolaylaştırdı... "

Ulagay'ın (ICT) Bilgi ve İletişim Teknolojileri politikaları açısından ilginç bulgular ve yorum içeren 2 bölümlük yazısı için: http://www.milliyet.com.tr/2006/05/01/yazar/ulagay.html