Pazartesi, Şubat 28, 2005

TEKZİB

Av. Fikret İLKİZ

Kamuoyunda “tekzip” olarak bilinen kelimenin yasal karşılığı cevap ve düzeltme hakkıdır. Kelime olarak Arapça (kizb’den) türetilmiş tekzip; yalanma, yalan olduğunu söylemedir. 1982 Anayasasının 32 inci maddesinde de “cevap ve düzeltme hakkı” düzenlenmiştir. kişilerin haysiyet ve şereflerine dokunulması ve kendileriyle ilgili gerçeğe aykırı yayınlar yapılması hallerinde tanınan bir haktır.
Cevap hakkı; diğer başvuru yolları saklı kalmak koşuluyla; onuru, şerefi, adı ve özel hayatı medyada ihlal edilen herkesin hakkıdır. Bu hak medyaya karşı kullanılır. Bir başka deyişle kişilik hakları ihlal edilen veya hakkında gerçeğe aykırı yayın yapılan kişinin, aynı olanaklardan yararlanarak kendisi hakkındaki gerçekleri medya yoluyla düzeltmesidir. Yalanlama metinlerinin yayınlanmasını bu hak sağlar.
Makalenin devamını okumak için lütfen tıklayınız: Bilgi/Belge

Cumartesi, Şubat 19, 2005

Av. Fikret İlkiz'in "İfade Özgürlüğü ve Laiklik" makalesinin 3. ve son bölümü yayında!

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ VE LAİKLİK (III)


Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2004/8-130 Esas ve 2004/206 Karar 183264 İtirazname sayılı, 23.11.2004 günlü kararına göre: “Yazıdaki değerlendirmelerin objektif ve tarafsızlıktan uzak bulunduğu, kullanılan kimi sözcüklerin incitici ve rahatsız edici olduğu yönünde herhangi bir kuşku bulunmamakta ise de, düşünce özgürlüğü sadece herkesçe kabul gören veya zararsız veya kayıtsızlık içeren fikirler için değil, AİHM.nin bir çok kararında da benimsendiği üzere “rahatsız edici, hatta şok edici olanlar” için de geçerlidir.” Diğer yönden atılı suçun oluşabilmesi için, maddede sayılan grup veya sınıfların birbirine karşı kamu düzeni için tehlikeli olabilecek şekilde düşmanlığa veya kin beslemeye alenen tahrik edilmesi gerekmekte olup, somut olayda kin veya düşmanlığa tahrik edilen bir grup da bulunmamaktadır. Yazıda kullanılan kimi sözcük ve ifadelerin, tartışılmaz bir değer olarak Anayasa’da Cumhuriyetin temel nitelikleri arasında kabul edilip, “tüm zamanların doğrusu ve değiştirilemezi” olarak benimsene gelen laiklik ilkesiyle çelişir mahiyette ölçülere ulaştığı görülmekte ise de, AİHM.nin 4.12.2003 tarihli 35071/97 sayılı kararında da vurgulandığı üzere, çağdaş kurumlara dönük, şiddet içermeyen ve şiddet kışkırtıcılığı bulunmayan açıklama ve beyanlar da düşünce özgürlüğü kapsamında değerlendirilmelidir.”


Pazartesi, Şubat 14, 2005

"Yakıcı" bir yaptırım: "Biraz etik oku da gel!"
Yargıç, 81 avukatın etik dersi almak üzere yeniden okula gitmesine hükmetti...

Fresno'da (Kaliforniya, ABD) güç öğrenen çocuklara devlet yardımı konusunda çıkan bir uyuşmazlıkta, davanın yargıcı Oliver Wanger, bölgedeki 200 okulu temsil eden bir hukuk bürosunun avukatları aleyhine, yalan söyledikleri, görevi çarpıttıkları, hak sahiplerini ve devleti zarara uğrattıklarını ileri sürerek, para cezasının yanısıra, alışılmadık bir yaptırıma hükmetti. Wanger, büronun Kaliforniya'da 7 kentte bulunan tüm avukatlarını, okullarına geri dönerek, (80 avukatın 6 saat, davaya Fresno'dan giren avukatını ise 20 saat) "etik" dersi almaya "mahkum etti". Yargıcın 83 sayfa tutan bu kararı; ABD hukuk çevrelerinde "alışılmadık", "yakıcı" ve "etik konusunda bir kilometre taşı" olarak değerlendiriliyor.

Bu olağandışı karara yol açan dava, büro olarak evinin garajını kullanan ve "solo" çalışan avukat Maureen Graves'in hiçbir ücret almadan, 7 yıldır yardım bekleyen bir çocuğun (karar tarihinde 23 yaşına gelen Robert Moser) hakkını aramaya karar vermesi üzerine açılmıştı. Graves, 7 yıl önce 8.000 $ ile bitecek olan bu talep için adı geçen hukuk bürosunun bölge okullarına 500.000.- $ fatura çıkardığını görüp, "şoka girdiği" için bu davayı aldığını belirtti...

NoT: Bu karar niçin önemli? Bu karar ABD'de şimdiye kadar hiç görülmemiş bir yaptırımı öngörmesi ve "etik" konusunu günlük hukuk yaşamına taşıması açısından tarihi önem taşıyor. Bölgedeki okulların öğrenci velileri tarafından Internet üzerinde elden ele geçirilmekte olan 83 sayfalık kararı indirmeye ve buradan sizlere sunmaya bugünkü Telekom/ADSL hızımıza rağmen (!) azmettik. Karar Bilgi Belge bölümümüzde, şurada: http://www.ivhp.org.tr/pages/infSubList.php?c_id=2
Diğer görüşler için örneğin ParentAdvocates.com sitesini de ziyaret etmenizi öneririz...

Saygıyla!
Avniye Tansuğ


Cuma, Şubat 11, 2005

Perşembe, Şubat 10, 2005

"YENİ"!


  • Av Fikret İlkiz'in "İfade Özgürlüğü ve Laiklik" başlıklı makalesinin ikinci bölümü yayında:
    http://www.ivhp.org.tr/pages/infDetail.php?a_id=72&c_id=7
  • İvHP Bilgi Belge'de "Dünya" bölümünde "Covington & Burling" (1919) hukuk bürosunun "Küresel Internet Hukukunda En Önemli On Konu-2004" raporunun Türkçe çevirisi ve İngilizce orijinalinin bağlantısı eklendi... Müellif ekip çok titiz... (Özellikle öğrenci üyelerimizin işine kolayca yaraması amacıyla binbir izin alarak yaptığımız çeviri, ayrıca büronun Türkçe bilen bir hukukçusunun da "onay"ından geçti.) Bu nedenle ödevlerde ya da başka biçimde kullanılırsa "aman" kaynak göstermeyi ihmal etmeyelim...
  • Sevgili kurucumuz Füsun Sarp Nebil de Turk.Internet.Com'da "2004 Nasıl Geçti?" başlığı altında "Internet ve hukuk" alanındaki benzer bilgi ve belgeleri topluyor ve aralıklarla yayına sokuyor: http://turk.internet.com/category.php?cat=11
  • Açık Radyo, web sitesini yeniledi ve eskiden ücretli olan "Açık Site" sitesi ile birleştirdi. Sitedeki haber, bilgi ve belgelere ulaşmak için yine de üyelik gerekiyor. Bu yüzden aşağıdaki yazının devamını okumak isterseniz önce siteye üye olunuz! Bizim sitemizin sol panelinde bulunan "Internet ve Hukuk" programı bağlantısı da şu anda kırık. Nedeni de eski malzemenin henüz yayına sokulmamış olması. Ancak, butonu kaldırmıyoruz, çünkü program sayfaları yeniden yayına girecek, bu durum için özür dileriz.
  • Bir yenilik de "RFID" konusunun belki Türkiye'de de çok yönlü tartışılmaya başlanması için ilk kez bir haberin yayınlanmış olması. Bugüne kadar yayınlanan haberler oldukça yansız görünüyordu. Kuzuloğlu'nunkiler dahil! Bugünkü "Cumhuriyet"in BBC'den alarak çevirdiği haber ile RFID ("Radio Frequency ID") "Radyo Frekanslı Kimliklendirme Etiketleri"nin kişisel bilgilerin korunması (hatta insan sağlığı) bağlamındaki sakıncalarına dikkat çekilmiş oldu. Cumhuriyet'in web sitesine girmek -hala- ücretli biliyorsunuz. O yüzden okumayanlar için haberin orijinalini verebiliriz: http://news.bbc.co.uk/1/hi/technology/4247275.stm . BBC, CapGemini grubunun Avrupa'da yaptığı araştırmadan sözederek, Avrupalı tüketicilerde bu konudaki bilinirliğin "düşük" olduğunu ancak bir grup sivil toplum örgütünün Anti-RFID kampanyası açtığını belirtiyor. Bu konudaki öncülüğü www.spychips.com (UK) yaptığını daha önce buradan duyurmuş idik. SpyChips.Com, içinde gizli RFID bulunan ürün ve markaları "teşhir" ediyor. Türkiye'de de "RFID" etiketli ürünler çoğalıyor. Bunların bazıları gerçekten ambalaja gizlice konulduğu için bulunması zor. Bazıları da kolay bulunuyor. Son olarak bazı yayınevlerinin de kitaplarda kullanmaya başladığı, bildiğimiz "barkod" etiketleri gibi görünen etiketleri kaldırıp altına bir bakın bakalım, "RFID"li mi değil mi?
  • Bu aralar karlı havadan mıdır, nedendir? Üye sayımızda hallice artış var, tüm yeni üyelerimize "hoşgeldiniz" diyoruz...
Veri İmtiyazı Nedir?

(Açık Radyo'nun yenilenen web sitesinde tamamını bulabileceğiniz Ömer Madra - Çağlar Keyder söyleşisi:)


Ö. Madra: Türk ilaç sektörüyle ilgili olarak, “veri imtiyazı” olarak adlandırılan bir uygulama nedeniyle Başbakanlık’ta yayınlanmayı bekleyen ilaç ruhsat yönetmeliği var. 1 Ocak 2005’ten itibaren Avrupa Birliği’nde ruhsat alan orijinal ilaçlar, altı yıl süreyle korunacak, yani jenerik denilen, ucuz eşdeğerleri üretilemiyor. Bu konuyla ilgili ve patent haklarına ilişkin biraz konuşacağız değil mi?

Ç. Keyder: Biraz konunun arka planını irdeleyerek başlayalım. Bu genelde fikri mülkiyet haklarının bir parçası olarak ortaya çıkmış bir tartışma. Fikri mülkiyet hakları son yirmi yılda çok önem kazandı. Çünkü artık üretimi herkes yapabiliyor, üretim Hindistan’da, Çin’de, Türkiye’de de yapılıyor. Özellikle Amerika başta olmak üzere, bazı Avrupa Birliği ülkeleri, dünya hukuk sistemini, araştırma geliştirmeyi kendi ülkelerinde vasıflı işgücünü kullanarak yapabilecek, -örneğin bir ilacı, bir yazılımı patentleyebilecek-, öte yandan da üretimi herhangi bir ülkede yaptırabilecek şekilde yeniden örgütlediler. Ürünü patentlemek, dolayısıyla üzerinde fikri mülkiyet hakkına sahip olmak çok önemli. Aksi takdirde kolayca kopyalanabilirler. Yapılan üretimin aslan payını, ya da yüksek kârlı kısmını ellerinde tutmak için bir şekilde mülkiyet tespit etmek, bu mülkiyeti mahkemelerde veya ülkelerinin yaptığı anlaşmalarda tescil etmek zorundalar. Aksi takdirde yapılan üretimden pay alamazlar. Bu durum, yirmi yıldır gündemde fakat son zamanlarda çok ileri gitti. Çok uluslu şirketler, kendi hükümetlerine büyük baskılar uyguladılar ve bu fikri mülkiyet haklarını artık her türlü konuya, mesela çok basit bir laboratuar sürecinin dahi patentlenmesi şeklinde teşmil etmeye başladılar. Bir zamanlar, insan gen haritasının ortaya çıkması sırasında, beş tane geni yan yana getiren insanların patent hakkı alması söz konusu olmuştu.

Ö. Madra: Hayatı da patentleme durumu var.

Ç. Keyder: Evet her şeyi patentleyip, her şeyden mülkiyet hakkı çıkarmak -Avrupa Birliği’nde pek olmasa da- Amerika’da yaygın olan bir durum. Bir benzetme yaparsak, toprak önemliyken mülkiyet hakkı en çok toprak üzerinde tartışılan bir şeydi, makineler önemliyken en çok fabrikaların mülkiyeti üzerinde tartışılıyordu. Şimdi önemli olan şeyler, araştırma geliştirme, fikirler vs. olduğundan mülkiyet hakları en çok bu alanlarda tartışılıyor. Bunun çok ileri gitmesine karşı da büyük bir muhalefet oluştu. İlk olarak dünyanın kendi içindeki muhalefetten bahsedeyim. En gündemde olanlar anarşist muhalefet diyebileceğimiz muhalefet türü. Anarşistlerin tutumu, eskiden Bakunin’in “toprak kimsenin mülkiyetinde olamaz, mülkiyet hırsızlıktır, bunları alıp dağıtalım” görüşüne benziyor; en uç görüş “fikri mülkiyet gibi bir kavram olmasın” diyor. Mesela, özellikle yazılım alanında “copyright” yerine “copyleft” diyenler var. Ona biraz benzer şekilde “hiç olmazsa her şeyin kaynağı mülkiyet hakkı olmasın” diyenler var, “open source” diyorlar. Bilgisayar yazılım sistemi, Windows’a rakip gelen Linux’un ortaya çıkması bu nedenle oldu.

Devamı: http://www.acikradyo.com.tr/default.aspx?_mv=a&aid=9572&cat=3

Çarşamba, Şubat 09, 2005

"MOBESE"

Haberin adresi: 09/02/2005
http://www.radikal.com.tr/haber.php?haberno=142970

Herkes kendini korusun!

İstanbul Valisi Muammer Güler, yalnız İstanbul'da değil, Türkiye genelinde mala karşı işlenen suçlarda artış olduğunu söyledi. İstanbul Valisi Güler: Hırsızlığı sadece polisiye tedbirlerle önleyemeyiz. Her binanın başına polis dikemeyiz. Özel güvenlik önlemleri de alınmalı. Site yöneticileri özel güvenlik teşkilatı kurabilir

RADİKAL - İSTANBUL - Vali Muammer Güler, İstanbul'da güvenliğin sağlanmasına yönelik hazırlıklarına bir buçuk yıl önce başlanan Mobil Elektronik Entegrasyon Projesi'nin (MOBESE) 10 Nisan'da yürürlüğe gireceğini açıkladı. Dün, valilikte bir basın toplantısı düzenleyen Güler, sistem hakkında şu bilgileri verdi:
"Ana kumanda Emniyet Müdürlüğü'nde olacak. Şehir içinde kameraların konulacağı yerler saptanıyor. Bütün ekiplere dağıtılacak GPRS ile coğrafi koordinat içinde hepsi bir anda görülüp, olay yerine yönlendirilecek. Ekiplerdeki taşınabilir bilgisayarla, olayla ilgili bilgiler ve talimatlara anında ulaşılabilecek. "

'Dünyada ilk kez uygulanacak'

"Muhtarlık Otomasyon Sistemi ile de muhtarlarla entegre hale gelinecek. Belgeler elektronik ortamda verilecek. Vatandaşların yoğun olduğu bölgelerde, taramaya yönelik, özel hayatın gizliliğine hiçbir şekilde müdahale etmeden suçu önleyici, caydırıcı ve delilden suçluya gidebilmeyi sağlayacak önlemleri planlıyoruz. Bu, çok uzun soluklu bir iş, ama dünyada en son sistem olarak İstanbul'da uygulanacak. Şu ana kadar 23 trilyonluk bir harcama söz konusu oldu. Ana kumanda için de 2.5 trilyonluk harcama yapıldı. Güvenliğin maliyeti olmaz."
İstanbul Valisi Muammer Güler, geçen hafta Beyoğlu İlçe Emniyet Müdürlüğü yakınında meydana gelen hırsızlık olayları nedeniyle çıkan haberleri de eleştirerek, şunları söyledi:

'Bir bekçileri bile yok'

"Olay biraz da mizahi boyutta ele alınıyor. Olayın magazinsel boyutta takdimi gerçek nedenlerin göz ardı edilmesine neden oluyor. Söz konusu apartman ve işhanlarında özel güvenlik önlemleri sıfır. Bir bekçi bile yok. Tutulan bekçiler ise işyerinin kapanma ve açılma saatlerine uymuyor. İstanbul'da 62 bin cadde ve sokak, 2 milyonun üzerinde konut,
1 milyonun üzerinde bağımsız bina var. Her birinin başına bir polis dikmek olanaksız.
Bundan sonra site yönetimleri de özel güvenlik teşkilatı kurabilir. Hırsızlığı sadece polisiye tedbirlerle önleyemeyiz. Özel güvenlikten daha yoğun yararlanmalıyız. Mala karşı işlenen cürümlerde yalnız İstanbul'da değil, Türkiye genelinde bir artış var."

Salı, Şubat 08, 2005

Hukuk Fakultelerine ETIK dersi geliyormuş...Etik Dersi
Kaynak: MILLIYET

Pazar, Şubat 06, 2005

İFADE ÖZGÜRLÜĞÜ VE LAİKLİK (II)

Fikret İLKİZ

Milli Gazetenin, 11.9.2001 günlü nüshasında yayımlanan, “Çocuklarımıza sahip çıkalım” başlıklı yazıdan dolayı İstanbul 6 Nolu DGM 2.10.2002 günlü hükmüyle halkı din farklılığı gözeterek açıkça kin ve düşmanlığa tahrik etmek suçundan yazı sahibi Selahettin Aydar’ın TCK.nun 312/2-son ve 59. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar vermiştir. Yargıtay 8. Ceza Dairesi 19.3.2004 gün ve 357-2457 sayılı ilamıyla mahkumiyet hükmü onanmıştır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca bu karara itaraz edilmiştir. 11.06.2004 gün ve 183264 sayı ile; TCK.nun 312/2. madde ve fıkrasında yapılan değişiklik ve bu bağlamda farklı kararlar ve görüşler dikkate alınarak, değişikliğin suçun yasal öğelerine yansımasının bir kez de Yüksek Ceza Genel Kurulu tarafından tartışılıp değerlendirilmesini isteyen Başsavcılık; kimi duraksamalar aşılarak istikrarlı bir uygulamaya yön ve yol verilmesi gereksinimi doğduğu görüşüyle karara itiraz etmiştir. Başsavcılık mahkumiyet hükmünün bozulmasını istemektedir.

Başsavcılık itiraz tebliğnamesinde; suçlanan yazıda “Cumhuriyetimizin ...

(Yazının tamamı ve I ve II'yi bir arada okumak için:

http://www.ivhp.org.tr/pages/infDetail.php?a_id=72&c_id=7 )

Çarşamba, Şubat 02, 2005

İnternet’in kötü adamları


Tuncer Üney
(TBV Projeler Koordinatörü)



İnternet dünyası nereden bakarsanız bakın gerçek dünyanın elektronik ortamdaki bir kopyasıdır. Gerçek yaşamda olan hemen her şeyin orada elektronik bir benzeri yaratılmıştır.

İnternet’te de evler (homepage), pazaryerleri, işyerleri, okullar ve insanlar vardır. Milyonlarca kişinin girip çıktığı, dolaştığı bu elektronik dünyada, gerçek dünyada olduğu gibi iyi insanlar, kötü insanlar vardır: İş adamları, pazarlamacılar, bunlardan ürün ve hizmet alanlar vardır. Okullar, öğrenciler, öğretmenler, bankacılar, onların müşterileri vardır.

Bu insanlar arasında ne yazık ki; evinize girip bilgilerinizi, bankadan, kredi kartınızdan paranızı çalan hırsızlar vardır, evinize girip işgal eden, virüs yollayarak işlerinizi bozan anarşistler vardır. Dahası, istenmeyen iletiler yollayarak defalarca kapınızı çalan yüzsüz satıcılar da vardır.

Bunların verdiği zararlar giderek önemli boyutlara ulaşıyor. Kendimden örnek vereyim. Her sabah işe geldiğimde, yaptığım ilk iş, bilgisayarımı açıp elektronik postama bakmaktır. Her gün ellinin üzerinde ileti alıyorum.

İşe gelemediğim günlerin ertesinde bu sayı yüzleri aşıyor. Bunların arasından beni uzaktan ve yakından ilgilendirmeyen ve tanımadığım kişilerden gelen iletileri ayıklamak durumunda kalıyorum. Bu oldukça vaktimi alıyor. Son yıllarda bana gelen iletilerin içinde bu tür istenmeyen iletilerin oranı yüzde 80 düzeyine ulaştı.

İstatistikler dünyada bunların yüzde 70 oranında olduğunu gösteriyor. Birileri senin benim e.posta adreslerimizi topluyor, yasal olmayan yollardan satıyor. Adresleri alanlar kendilerinin veya ürünlerinin tanıtımını yapmak üzere bu adreslere sayısız ileti yolluyor. Bu yolla ürün alan kaç kişi vardır, bilemiyorum. Ben şimdiye kadar bunlardan bir şey satın almadım. Ahlakî olmayan bu davranış sonucu ne kadar iş gücü kaybedildiğini hesaplamak olanaklı değil.

Dikkat İnternet’te hırsız var!


İnternet üzerinden virüs yayarak ya da evinizi işgal ederek bilgisayarınızı çalışamaz duruma getirenlere, bilgilerinizi ve bunun sonucu paranızı çalanlara ne demeli? Yeteri kadar önlem almadı iseniz, vay halinize! Bilgisayarınız bir anda çalışamaz olur. Bilgileriniz bozulur. Eğer yedeklememişseniz günlerce, aylarca emek vererek ürettiğiniz bilgilere bir daha erişemezsiniz.

Şifrenizi ele geçirirlerse paranızı anında çalarlar. Bu insanların hedefi yalnızca siz değilsiniz. Milyonlarca İnternet kullanıcısıdır. Niye yaparlar bunu? Aslında yanıt çok basit. Birincisi hırsızlık. İkincisi ise bu yolla evinize girmeyi, dünyaya virüs bulaştırmayı, bilgisayarları çalışamaz duruma getirmeyi başarabilmiş olmaktan duydukları kişisel tatmin olsa gerek. Verdikleri zararın boyutları ve maliyeti onları ilgilendirmemektedir.

Bir dostumun söylediği gibi, kötü insanlar kendilerine elektronik ortamda gerçek dünyadakinden daha fazla olanak yaratabiliyor. Örneğin bir hırsız gerçek dünyada bir gecede 1 veya 2 eve girip soyabilirken, elektronik ortamda bir gecede binlerce eve girebiliyor. Elektronik ortamdaki bu kötü insanlar, gerçek dünyanın insanları. Elektronik olarak bizim yarattığımız robotlar olmadığı için onları iyi insanlar olarak oyunun içinde tutamıyoruz.

O nedenle bu insanlarla mücadele yöntemlerimizi geliştirmek durumundayız. Bireysel kullanıcılar olarak hepimizin yapabileceği şeyler var. Bunların bir kısmı maliyetli, ne yazık ki. Bir kısmı ise bizim davranışlarımızla ilgili.

Yerimizin sınırlı olması nedeniyle, hukuki ve teknik ne tür önlemler alınabileceği başka bir yazının konusu olabilir. Ancak şunu söyleyebilirim ki, İvHP (İnternet ve Hukuk Platformu) (ivhp.org.tr ) bir çalışma grubu oluşturdu.

Bilgisayar kullanıcılarını bilgilendirecek bir kılavuz hazırlayacak. Bundan da önemlisi, kötü insanlarla mücadelenin daha etkin ve başarılı olabilmesi için bireysel mücadelenin yanında birlikte mücadelenin yolları da araştırılıp önerilecek. Umarım işe yarar bir şeyler ortaya çıkabilir.

Kötülerden ve kötülüklerden kaçının diyorum.


(Not: Sayın Üney'in bu yazısı Hürriyet "e-yaşam eki"nde yayınlamıştır.)