Pazar, Ocak 30, 2005

ESKİŞEHİR’DE YENİ TCK
Av. Fikret İlkiz
Türk Ceza Hukuku Derneği ile Eskişehir Barosu tarafından düzenlenen “Yeni Türk Ceza Kanunu” sempozyumu 28-29 Ocak 2005’de Eskişehir’de yapıldı. Çok başarılı geçen ve katılımın çok yüksek olduğu bu sempozyumda yeni TCK tartışıldı. İlk gününde Prof. Dr. Duygun Yarsuvat yeni TCK’deki ilkeler ve genel kuralları anlattı. Av.Şeref Dede ise cezalar yönünden TCK’yi değerlendirdi. Kamu idaresine ve adliyeye, devlete karşı suçlar Yrd.Doç. Dr. Ümit Kocasakal tarafından sunuldu. Benim görevim ise TCK’de yeni suçlar başlığı altında İnsanlığa karşı suçları anlatmaktı. İkinci gün kişilere karşı suçları Prof. Dr. Köksal Bayraktar anlattı. Yrd.Doç. Dr. Kocasakal’ın konusu ise Aile düzenine karşı suçlar ve cinsel suçlardı. Av.Önder Öztürel ekonomik suçlar başlığı altında malvarlığına karşı suçlar hakkında bilgiler verdi. Son konuşmacı Av.Fehmi Demir ise topluma karşı suçlar hakkındaki bilgileri aktardı. İkinci günün sonunda panel biçiminde gerçekleştirilen açık oturumda hepimiz birlikte tartıştık. Fikirlerden fikirler üretildi. Bilgilerimize bilgiler kattık...

Yazının devamı için lütfen tıklayınız: Bilgi Belge/ İvHP ve Türkiye

Pazar, Ocak 23, 2005

GAZETECİ UĞUR MUMCU
Fikret İLKİZ
Gazeteci Uğur Mumcu 24 Ocak 1993 günü oniki yıl önce öldürüldü. O bir “istisnaydı”. Yazdıkları hep “olay”dı. Hukukçuydu. Gazeteci gibi gazeteciydi. Yaşamı C4 patlayıcıları ile havaya uçurulduktan sonra onu tanıyan, tanımayan, bilen, bilmeyen herkes “gazeteciyi” tanıdı. Sevgi Özel zoru başardı. Saygıyla ve dostlukla kutluyorum.“Bir Devrimcinin öyküsü Uğur Olsun” adlı Uğur Mumcu’nun kitabını yazdı (Bilgi Yayınları.Birinci bası Ocak 2003)..

Gazeteci Uğur Mumcu hukukla harmanladığı yazılarıyla kaleminin ucunu sivriltmeyi çok iyi bilirdi. Hukuk; işlenen cinayeti çözemedi. Katiller bulunamadı. Katiller hep kazandı. Uğur Mumcu’nun ve gazeteci cinayetlerinin failleri meçhul kaldı. Bizler ne yaptık? Ağıt yaktık. Başka…Başka ne yaptık? Uğur Mumcu ise yıllar önce “olanlara” bakarak “olacakları” yazmıştı. Neydi olanlar ve neden olanlara kayıtsız kalmıştık?

“Çatlı’nın olduğu her yerde Çelik; Çelik’in bulunduğu her eylemde Ağca ve Şener’ de bulunurlar. Bu gün Çatlı kaçırıldı; yarın da bakarsınız Ağca kaçırılır ! Çatlı, hiç kuşku yok, İsviçre’deki cezaevinde yine bir örgüt tarafından kaçırılmıştır. Bu örgüt, bu günlerde Avrupa’da ve Türkiye’de büyük yankılar yapacak yeni cinayetler işleyebilir. İpekçi cinayeti zamanında aydınlansaydı, bir çok olay da kendiliğinden gün ışığına çıkacaktı. Başta basın olarak bizler bu konularda görevimizi yaptık mı? Ne acı ki hayır yapmadık, çoğumuz kayıtsız kaldık; cinayeti aydınlatmaya çalışanlar da ilkel saldırılarla, sövgülerle ve karalamalarla karşılaştılar! Birtakım karanlık çevreler, İpekçi cinayetinin aydınlanmasını istemediler. Niçin acaba” ( Cumhuriyet 24 Mart 1990/ Sevgi Özel’in anılan kitabı sayfa 419)

Görevimizi yapmadık. Niçin acaba? O ise 1 Şubat 1979’da öldürülen gazeteci Abdi İpekçi cinayetini Çatlı’yı, Ağca’yı sorguluyordu. Kayıtsız kalanlara kızıyordu. Yıllar sonra karşımıza Susurluk çıktı. Şaşırdık, ama biliyormuş gibi yaptık. Aslında neler olup bitmiş hiç bilmiyorduk. Gazeteci Uğur Mumcu’nun sağlığında yazdıkları; ölümünden sonra yargı kararlarında sanki yeniden yazıldı. Yazıları Susurluk çetesinin “gerekçeli kararı” oldu. Kazayla ortaya çıkan “çete” Uğur Mumcu’nun yazılarında yazdığı gibiydi…

Akılda kalsın. Unutulmasın belki işe yarar diye yeniden yazıyorum. İstanbul 6 Nolu Devlet Güvenlik Mahkemesi, 1997/180 Esas, 2001/36 Karar ve 12.2.2001 günlü hükümle “Susurluk Çetesini” mahkum etti. Bu karar Yargıtay 8.Ceza Dairesinin 2001/16176-125 sayılı ve 15.1.2001 günlü ilamı ile onandı. Ceza Dairesi onama gerekçesinde: “Susurluk kazasından sonra Mehmet Özbay sahte kimlikli şahsın, yurt dışında uyuşturucudan mahkum olmuş ve yurt içinde de katliam sanığı olarak aranan Abdullah Çatlı olduğunun anlaşılması, aracı kullananın Emniyet görevlisi, araç sahibinin de Milletvekili olması karşısında, (…..)devletin yetkili organlarında olmakla birlikte emniyet teşkilatında görevli olup haklarında kamu davası açılan sanıkların terörle mücadele adı altında yola çıkıp bir süre sonra yasaların kendilerine verdiği yetkileri tam bir sorumsuzluk içinde ve kendi çıkarlarını gözeterek her türlü yasa dışılığı meşru sayıp amaçlarına ulaşmak için her yöntemi uygun yöntem olarak benimseyerek yanlarına kamu görevlisi olmayan kumarhane işleticisi, uyuşturucu kaçakçısı ile katliam sanığı ve hükümlüsü de alarak tam bir dayanışma ve işbirliği içinde hareket edip çeteleşme sürecine girmeleriyle … bir örgütlenme ve yetki kullanımı yoluna gittiklerinin görüldüğü, bunun ise hukuk devleti kuralları içinde savunulur yerinin olamayacağı, terörle mücadele adı altında da olsa açıklandığı gibi hukuk dışı bir örgütlenme ile devletin meşru güçleri gibi güç kullanarak yürürlükteki yasalar yerine kendi güç ve kuralları ile sözde yasalar oluşturmanın, devleti, hukuk devleti olmaktan çıkaracağı, bu koşullarda da güçlünün sözünün geçtiği, nerede başlayıp nerede sona ereceği belli olmayan her türlü yasa dışılığın egemen olduğu bir sistem oluşacağı, sonuçta yurttaş-devlet ilişkisinde hukuk kuralları yerine korku ve kaygının geçerli olacağı, bunun da bir anayasa ve Yasa ihlalinin ötesinde tam bir hukuk ihlali niteliği taşıyacağı göz önüne alındığında..”tüm sanıklar hakkındaki mahkumiyet hükmünün ONANMASINA karar verilmiştir.

1 Şubat 1979’da gazeteci Abdi İpekçi’nin öldürülmesinin üzerinden 20 yıl geçmişti. 1999 yılında Türkiye Gazeteciler Cemiyet’inde düzenlenen toplantıda kızı Nükhet İzet İpekçi suskunluğunu bozmuş “katilleri” kutlamıştı: “Ey katiller, tetikçiler ve onların işverenleri / Yirminci yılınız kutlu olsun. Halen zafer sizindir./ Yirmi yıldır biz aşağıdayız, siz yukarıda / Yirmi yıldır biz merak ettik, siz merak ettirdiniz, “sır” dediniz, / Yirmi yıldır biz kaybettik, hep kaybettik. / Siz kazandınız” demişti.

Doğru söylemişti. Yıllardır katiller kazanıyor. Biz hep kaybediyoruz…Ama çok şükür artık; gazeteciler evlerine dönerken öldürülmüyor. Çok şükür artık; gazeteciler evlerinin önünde otomobillerine konan bombalarla havaya uçurulmuyor…Kimse ölmesin ve cinayet işlenmesin. Katiller kazanmasın; uzak dursunlar gazetecilerden…Sakın ulaşamasınlar.

Yaşamı ve onurlu gazeteciliği seçin. Çok şükür sayıları az da olsa gazeteci gibi gazeteci olanlardan olun. Onlar varlar ve yaşıyorlar... İstisna olun. Bizler “istisnalar” olalım. İstisnalar çoğalsın. Hangisini isterseniz siz seçin…İstisnalar var ama; zaten onlar gibi “gazeteciler” yok artık. Ağaçlar ayakta ve artık günümüzde bazı gazeteciler de; yaşarken ölüyorlar zaten…

Pazar, Ocak 16, 2005

ADALET BAKANLIĞININ TCK BASKISI

Adalet Bakanlığı tarafından Ekim 2004’de Türk Ceza Kanunu kitap olarak basılmış. Acaba kitapta baskı hatası mı var? Bu kitabın yararlanmak üzere Türkiye’nin tüm yargı kurumlarına gönderildiği düşüncesindeyim. Böylece yargıçlarımız ve savcılarımız 1 Nisan 2005 tarihinde yürürlüğe girecek yeni Türk Ceza Kanunu maddeleri üzerinde uygulamada yararlanmak üzere madde gerekçelerine başvuracaklardır. Böylece yasa koyucunun amacı anlaşılacaktır. Çünkü madde gerekçeleri herhangi bir yasanın maddesinin tekrarı değil, maddelerin açıklamasıdır.

Ancak Adalet Bakanlığı tarafından bastırılan Türk Ceza Kanunu adlı kitapta 305 inci madde de düzenlenen “Temel Milli Yararlara Karşı Hareket” suçunun gerekçesinden bir bölüm çıkarılmıştır. Hükümetin Türk Ceza Kanunu Tasarısında (TBMM Dönem 22 S.Sayısı 664 Türk Ceza Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/593) sayfa 176-177) madde 359 olarak yer alan “Temel milli yararlara karşı hareket” suçunun ikinci fıkrasıyla ilgili gerekçesinde şu bölüm yer almaktadır:



Av. Fikret İLKİZ'in, aşağıda sözü edilen TESEV Bilgi Edinme Hakkı Toplantısında da değindiği bu konuyla ilgili makalenin devamı için lütfen tıklayınız:
http://www.ivhp.org.tr/pages/infDetail.php?a_id=66&c_id=7

Cuma, Ocak 14, 2005

"TESEV'İN BİLGİ EDİNME HAKKI" TOPLANTISI

11 Ocak 2005, Pazartesi günü, İstanbul'da TESEV tarafından düzenlenen toplantıda sivil toplum kuruluşları temsilcilerine 4982 sayılı BEHK hakkında bilgi verildi.

Konu ile ilgili ayrıntılı notlar ve görüntüler için tıklayınız:
BilgiEdinmeHakki.Org




Pazartesi, Ocak 10, 2005

Av. Gokhan Ahi'den 2004 Hukuk Yorumu
Hurriyetim, e-yasam



DEVLETİN SİLAHLI GÜCÜ - Av. F.İLKİZ
10 Ocak 2005
Devlet, elinde tuttuğu gücü kötüye kullanabilir mi? Kullanmamalıdır. Ama kullanabilir. Devletin görevi “keyfi güce karşı bireylerin korunmasıdır”. O halde devletin de elinde tuttuğu gücü hukuka uygun ve doğru biçimde kullanması gereklidir. Gücün kullanılmasıyla ilgili sınırlar hukukla çizilir. Kuvvetler ayrılığı ilkesi bu nedenle kabul edilmiştir. Devletin elinde aşırı gücün toplanması ve kullanılması yasalar eliyle ve demokratik hukuki kurallarla engellenebilir. Denetim yargı gücünündür.

Çağdaş demokrasilerde; devletin tüm eylemleri ve işlemleri hukuk normlarına uygun gerçekleştirilmelidir. Hukuki normlar devletin gerçekleştirmekle yükümlü olduğu kamu görevlerinin yerine getirilmesine elverişli olmalıdır. Öte yandan bireyin hak ve özgürlük alanları da korunmalıdır. Böylece devletin kamusal görevlerini yapması ile bireyin özgürlükleri ve hakları arasında olması gereken bir denge kurulur. Böyle bir dengenin olup olmadığı ise ancak yargısal denetim yoluyla anlaşılabilir. Kim hukuka aykırı davranmıştır? Devlet mi yoksa birey mi? Devlet herhangi bir eyleminde “aşırı güç” kullanmış mıdır ve bu kullanım hukuka uygun mudur? Bu soruların yanıtları aranırken veya verilirken “hukukun üstünlüğü” ve “hukuk devleti” kavramlarının önemi kendini gösterir. Hiçbir soru hukuk devletinde yanıtsız kalmaz. Kişilerin hukuki güvenliği varsa, demokratik hukuk devletinde her zaman her sorunun yanıtı verilebilmelidir.
04 – 6 Ocak 2005 tarihleri arasında Türkiye Barolar Birliğinin düzenlediği “Demokrasi ve Yargı” başlıklı uluslar arası sempozyum yapıldı. Demokrasi, hukuk ve yargının içinde bulunduğu sorunlar enine boyuna tartışıldı. Hukuk devleti veya hukukun üstünlüğü konusunda çağımızın sorunları ve geleceğin hukuk düzenleri konuşuldu. Fevkalade yararlı, sessiz sedasız bir uluslar arası toplantıya daha imza atan Türkiye Barolar Birliğini kutlamak gerekli. İşte bu toplantının...
(devamı için lütfen tıklayınız!)

Cumartesi, Ocak 08, 2005

Perşembe, Ocak 06, 2005

TAZE HABERLER...

Internet ve hukuk konularındaki gelişmelerle ilgili taze haberler için:
(İngilizce):
http://www.qlinks.net/quicklinks/latest.htm

Pazartesi, Ocak 03, 2005

ÖLDÜRMENİN KUŞKUSU


Av.Fikret İLKİZ

21 Kasım 2004 tarihinde meydan gelen Kızıltepe olayları sırasında öldürülen kamyon şoförü ve oğlunun failleri hakkında açılan dava, Mardin Ağır Ceza mahkemesinde görülmeye başlanacak…“Meşru müdafaa sınırının aşılması suretiyle” faili belli olmayacak şekilde Ahmet ve Uğur Kaymaz’ı öldürmek iddiasıyla dava açılan 4 polisin, 2 ile 6 yıl arasında değişen hapis cezasına çarptırılmaları isteniyor. İddianameye göre;...
(Devamı için lütfen tıklayınız: Bilgi/Belge - Makaleler- Av. İlkiz)