Fikret İlkiz – 01.07.2019
Yargı Reformu Stratejisi (2019) için Eylem Planı hazırlanacak. Nasıl bir plan olacağı henüz belirsiz ama yol haritası Yargı Reformu Stratejisi olacaktır. Reform stratejisi gereğince yasa teklifleri hazırlanacak. Hazırlık ne kadar sürecek belli değil ama “acil” değiştirilmesi gereken kanunların başında ceza hukuku, ceza ve hukuk usulü ve infaz hukuku ile ilgili birçok sorun olduğu apaçık ortada. Zaten Strateji soyut içeriği ile yargının haline dair itiraflar gibi…
Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi çıkarılamaz. Temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle siyasi haklar ve ödevler hakkında da Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi düzenlenemiyor.
Hiç kimsenin yargıya güveni yoktu ve hiç kalmadı. Bunca yıl sonra yargıya güvenin sağlanabilmesi için etkili ve etkin bir yargı yaratma çabası ile yeniden ortaya çıkılıyorsa; kurulu yargı düzenini yaratanların geçmiş tüm günahlarıyla yüzleşmesi yetmeyecek. Ayrıca toplumdan özür dilemesi gerekenlerin sayısının bir hayli kabarık olduğu aşikâr.
Önemli olan hak ve özgürlüklerin tanınıp tanınmayacağından daha çok temel hak ve özgürlüklerde “zorunlu sınırlandırma” ölçütlerinin ne olacağıdır. Çünkü zaten “hakları ve özgürlükleri tanımamak” yoluyla kurulacak olan herhangi bir ülkedeki yargı düzeni siyasal iktidarların gücüne hizmet edecektir. Asıl sorunlardan birisi temel hak ve özgürlükleri hukuk güvenliği ve insan haklarının koruması altında güvence altına alacak biçimde yargıda kurumsallaşabilmektir. Yargının hem tarafsızlığını ve hem bağımsızlığını nasıl sağlayabileceğimiz dünden çok daha önemli bir sorun olarak önümüzde duruyor.
Önce özgürlük düşüncesinden hiçbir zaman vazgeçmemeliyiz.
Özgürlüğü azınlığın ve güç sahiplerinin özgürlüğü olmaktan çıkartmalıyız.
Özgürlüğü azınlığın görüşü olmaktan çıkartmak tek başına yeterli değildir. Sadece lafzi olarak kanun önünde eşitlik sağlamakla asla yetinmeyen, yapısal ve içerik olarak eşitliği amaçlamalıyız ve gerçekleştirmeliyiz.
Kanun önünde herkes eşittir demek yetmiyor, kanun önünde, adalet ve yargıda herkesin birbirine eşit olduğu bir yargı düzeni kurmak gerekiyor. Hatta doğadan gelen, kazanılmış, uğrunda mücadele edilerek elde edilmiş özgürlükleri sağlam güvenceye bağlamalıyız. Devletin kutsallığı yerine bireyler ile toplum arasındaki uzlaşma ve dengeyi sağlayan bir özgürlük anlayışına sahip olmamız çok zor değildir.
Günümüzde yargı; kamusal ve özel alanlarda güç sahibi olanların araçlarına dönüştürülmüştür.
Ceza hukuku temel hak ve özgürlükleri baskı altında tutmanın değil, bunlara kamusal ya da özel alandaki güç sahiplerinden gelebilecek saldırı ve müdahalelere karşı eşit biçimde ve ayrım gözetmeyen etkin bir hukuk koruması ve güvenliği sağlayan araç haline dönüşmelidir (U. Alacakaptan).
Ceza hukuku böyle bir araç kimliğine kavuşabilmelidir. Bunun için öncelikle düşünce farklılıklarını bastıran ve demokratik çoğulculukla bağdaşmayan her türlü siyasi suçlardan yargının arındırılması ile başlanabilir. Böylece anti sosyal karakter taşımayan birçok eylemin suç olmaktan çıkarılması mümkün olabilir.
Ceza hukuku en geniş anlamda yasalara ya da yukarıdan indirilen kurallara uymayı düzene uygun düşünmemeyi bile suç sayıp cezalandıran bir hukuk olmaktan çıkarılmalıdır.
Ceza hukukunda yasalar; normu koyan siyasal erkin menfaatini korumamalıdır. Böyle bir anlayışla üretilen normlar insan hakları temeline dayalı çağdaş ceza hukuku ile bağdaşmaz
İfade özgürlüğü hakkı kimindir? İfade özgürlüğü herkesin hakkıdır ve toplanma özgürlüğü ve örgütlenme özgürlüğü ile yakın ilişkisi olan ve tüm hak ve özgürlüklerin omurgasıdır.
Temel haklar ve özgürlükler için kutup yıldızıdır, korur ve yol gösterir.
Toplanma özgürlüğü; ifade özgürlüğü kapsamında bir düşüncenin toplantı ve gösteri yürüyüşü gibi herhangi bir biçimde toplu bir şekilde dile getirilmesidir. İfade özgürlüğünün koruması altındadır, bu hak ve özgürlüğün yolunu aydınlatır.
Bireyler örgütlenme özgürlüğüne sahiptir ve ortak bir amacı gerçekleştirmek için bir araya gelmeleri ve örgüt çatısı altında ortak faaliyet yürütmelerini güvence altına alır. İfade özgürlüğünün kolektif biçimde kullanılma biçiminden ibarettir.
Geçmişte düzenlenen bu hakları kullananların eylemlerini suç iddianameler ve gerekçeli hükümler ağır ve ezici bir çoğunlukla herkesin ifade özgürlüğünü, toplantı ve gösteri yürüyüşü ve barışçıl protesto hakkını, örgütlenme özgürlüğünü reddeden kararlardır. Böylelikle ceza hukuku temel insan hakları için amaç olmaktan çıkarılmış siyasal erkin aracına dönüşmüştür.
Günümüzde Yargı Reformu Stratejisi (2019) kendisini şöyle anlatıyor: “Belge'de ele alınan konuların iki temel yönü bulunmaktadır. Bunlardan biri mevzuat altyapısına, diğeri uygulamaya ilişkindir. Uygulamada insan hakları duyarlılığının artırılmasına ilişkin çalışmalar yapılması planlanmıştır. Bu çalışmalar özellikle ifade ve basın özgürlüğü, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ve tutuklama tedbirine ölçülü başvurulmasına yönelik olacaktır.”
Yargı Reformu Stratejisi (2019) devamında ifade özgürlüğü için bakın ne diyor:
“İfade özgürlüğünü etkileyen mevzuat üzerinde öngörülen değişiklikler, haber verme sınırları içerisinde yer alan, eleştiri amacıyla yapılan düşünce açıklamalarının suç oluşturmayacağına ilişkin düzenlemelerin ceza mevzuatının bütününün değerlendirilmesi suretiyle etkin biçimde uygulanmasına yönelik olacaktır. Hak ve özgürlüklere ilişkin standartları yükseltmek üzere mevzuat gözden geçirilecek ve gerekli değişiklikler yapılacaktır.
İfade özgürlüğüne ilişkin mevzuat ve uygulama analiz edilerek, bireylerin hak ve özgürlük alanlarını daha da genişletecek düzenlemeler yapılacaktır. İfade özgürlüğünü ilgilendiren yargı kararlarına karşı kanun yolu güvencesi artırılacaktır.
Özgürlük ve güvenlik hakkını etkileyen, gözaltı, tutuklama ve diğer koruma tedbirlerine ilişkin mevzuat ve uygulama gözden geçirilerek, ölçülü bir şekilde uygulanması yönünde değişiklikler yapılacak ve tedbirler alınacaktır. (... ) e) İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi Hakkında Kanun'da ve diğer kanunlarda yer alan erişim engelleme usulleri, ifade özgürlüğü çerçevesinde ele alınarak gerekli değişiklikler yapılacaktır” (YRS Sayfa 26-27).
Yıllardır aynı şeyleri dinleye dinleye bıktık, öfkelendik. Yargıda ortaya çıkan “güvenilmeyen yargı” ve “beklenmeyen adalet duygusunu” bizler yaratmadık. Suç iddialarınızla yargılanarak mahkûmiyet kararlarının ve yaşamın muhalefet şerhleri olduk… Artık bizleri kimse aldatmasın, umutlandırmasın. Yapacaklarını yaptınız zaten!
İnsan haklarını ve temel özgürlükleri koruma adıyla bu zamana kadar bizleri kimler aldattı ise önce hepimizin gözleri önünde kendi günahlarıyla yüzleşsinler, tanık olalım.
Aldatanların kurduğu düzenin yargısını araç olmaktan çıkaracak olanlar; ceza hukukunu insan haklarını koruyan bir kimliğe kavuşturmak amacında olanlardır.
Etiketler: 5651 sayılı kanun, adalet, Başkanlık Sistemi, Bilgi Edinme Hakkı Kanunu, Fikret İlkiz, Gezi davaları, hukukun üstünlüğü, Internet ve sansür, Internet'in yasal düzenlenmesi, ifade özgürlügü