"GAZETECİLERİN VERİLERİ TEHLİKEDE" - Av. Fikret İLKİZ
Tekrar tekrar yazmak ve anlatmak gerekiyor.
Avrupa Konseyinin 28 Ocak 1981 tarihinde imzaya açtığı 108 sayılı Otomatik Olarak İşlenen Kişisel Veriler Bakımından Bireylerin Korunması Hakkında Sözleşme Türkiye tarafından imzalanmıştır, ama henüz onaylanamamıştır.
Sözleşmenin onaylanabilmesi için Sözleşmede öngörülen ilkelere uygun bir kanun çıkarmamız zorunludur. Türkiye kişisel verilerin gizliliğini koruyacak bir kanunu henüz kabul etmemiştir.
Ama bu arada, Anayasanın bazı maddelerini değiştiren 5982 sayılı Kanunla (13.05.2010 Resmi Gazete) Anayasada yer alan “Özel Hayatın Gizliliği” hakkındaki 20. maddeye fıkra eklenmiştir. Artık herkes kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsamaktadır. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller ise kanunla düzenlenecektir.
“Kişisel Verilerin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı” bu Anayasa değişikliğinden iki yıl önce Bakanlar Kurulunca 7.4.2008 tarihinde kabul edilerek TBMM Başkanlığına 22.04.2008 tarihinde gönderilmiştir.
Tasarı, kişisel verilerin işlenmesinde kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı ile temel hak ve özgürlüklerinin korunması ve kişisel verileri işleyen gerçek ve tüzel kişilerin uyacakları esas ve usullerin düzenlenmesini amaçlamaktadır.
2008 yılı Ekim ayı itibariyle bu “Tasarı” TBMM’de Adalet Alt Komisyonunda…
Bu Tasarı “gazeteciler” için tehlikelidir. Son Anayasa değişikliği ile ayrıca hak olarak kabul edilen “bilgi edinme hakkına” sahip olan vatandaşlar içinde öyledir. Çünkü özel yaşamın gizliliğinin korunması esastır ama, bu Tasarı gizliliği korumuyor. Aksine kişisel verilerin kişinin rızası dışında işlenmesini sağlıyor…Gizlilik, bireylere karşı.
Tasarıya göre “Kişisel Verileri Koruma Kurulu” kurulacak. Bu Kurula öğretim kurumlarında en az on yıl öğretim üyeliği yapmış veya özel veya kamu hizmetinde en az on yıl fiilen çalışmış olanlar arasından, altı yıl süreyle görev yapmak üzere 7 kişi seçilecek. Kurul yetkilerini bağımsız olarak kullanacak. Hiçbir organ, makam, merci ve kişi Kurulun kararını etkilemek amacıyla emir ve talimat veremeyecektir.
Geçmişte kurulan “kurullar” anımsanırsa inanılması güç ama, Tasarıda böyle yazılı. Kurulun üyelerini ve Kurul Başkanını, Bakanlar Kurulu seçecek. O halde Başbakanlığa ve Bakanlar Kuruluna bağımlılığı olan bir Kurul daha ortaya çıkacaktır.
Bu Kurul bağımsız değil, “yürütmeye” bağımlı olacaktır.
Tasarıya göre; yayın sahipleri veya temsilcileri ile bunların çalışanları olan gazeteciler tarafından ancak ve sadece “gazetecilik amacıyla” veri işlenmesi hali kabul edilmektedir. Gazetecilerin ellerinde bulunan verilerin gazetecilik amacıyla kullanılması kanun gereği olacaktır. Getirilmesi düşünülen koşul, yani sınırlandırmanın özü; kişisel verilerin gazetecilik amacıyla işlenip işlenmediğinin denetimidir.
Tasarıda “Kişisel verilerin işlenmesine ilişkin ilkeler” ile “Kişisel verilerin işlenmesine ilişkin tedbirler” açısından getirilen sınırlandırmaya göre, “kişisel verilerin işlenmesi bakımından mesleki davranış kuralları” uygulanacaktır.
Bu mesleki davranış kuralları nedir diye sorarsanız, örneğin Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesinde kabul edilen davranış kuralları olmayacağını hemen söylemek gerekiyor…Çünkü mesleki davranış kurallarını kurulacak olan “Kurul” belirleyecek. Oysa gazeteciler için asıl belirleyici olan kendi meslek örgütleridir ve örneğin Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Gazeteciler Sendikasıdır.
Eğer gazeteciler ve yayıncılar, verilen enformasyon gereksinimlerinin karşılanması için “düşünceyi açıklama ve yayma” hakkına uygun davrandıkları takdirde kişisel verileri işlemeleri ile yaratacakları haberler veya yazılar, ancak bu “takdirde” hukuka uygun sayılacaktır. Demek ki, “davranışın takdiri” gibi bir sorun ortaya çıkacaktır.
Meslek kuruluşları bu Tasarının kanunlaşması halinde kendi meslek kurallarını bu kanunla uyumlu hale getirmekle görevlidir. Bu nasıl olacaktır? Demek ki, kanuna göre kurulacak Kurul’un belirleyeceği “mesleki davranış kuralları” ile meslek kuruluşlarının kendi etik ilkeleri veya doğru davranış kuralları arasında “çelişki” ve “uyumsuzluk” çıkacaktır.
Kurula, kişilik haklan ihlal edilenlerin başvuruları hakkında karar verme yetkisi tanınmıştır. İlgili kişi bakımından telafisi güç veya imkansız bir zararın doğması ihtimalinin bulunması halinde Kurul’un “geçici önlemler almak” yetkisi vardır.
Devam eden bir yazı dizisi ile ilgili şikayet üzerine Kurul acaba nasıl bir “geçici önlem” kararı verecektir? Ya da yayınlanmış bir yazı için verilecek “geçici önlem” kararı ne olacaktır ve nasıl uygulanacaktır?
Tasarıda ilgili madde gerekçesinde “geçici önlemlerin” neler olduğu açıklanmamış. Ama düşününce yasalarda olmayan bu yeni “geçici önlem”in pek de iyi bir şey olmadığı anlaşılıyor… Ne olduğu ve nasıl uygulanacağı bilinmiyor ama Kurulun “yargısal” ve infaza yönelik bir yetkiye sahip olacağı çok açık.
Eğer Tasarıda yer aldığı gibi mutlaka “Kurul” oluşturulacaksa, bu kurulun bağımsızlığının ve özerkliğinin kişilerin özel yaşamlarının gizliliğinin korunması açısından hayati önem taşıdığını kabul etmeliyiz. Bunu gazeteciler, kamu oyuna anlatmalı. Kendi başlarına gelecek olanların ve ellerinde bulunan “kişisel verilerin” başına geleceklerinin farkına varmalı.
Kişisel verilerin gizliliğini korumak adına getirilecek olan yeni “kanuni” sınırlandırmalarla gazetecilerin ve kamuoyunun haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkı tehlikededir…
Avrupa Konseyinin 28 Ocak 1981 tarihinde imzaya açtığı 108 sayılı Otomatik Olarak İşlenen Kişisel Veriler Bakımından Bireylerin Korunması Hakkında Sözleşme Türkiye tarafından imzalanmıştır, ama henüz onaylanamamıştır.
Sözleşmenin onaylanabilmesi için Sözleşmede öngörülen ilkelere uygun bir kanun çıkarmamız zorunludur. Türkiye kişisel verilerin gizliliğini koruyacak bir kanunu henüz kabul etmemiştir.
Ama bu arada, Anayasanın bazı maddelerini değiştiren 5982 sayılı Kanunla (13.05.2010 Resmi Gazete) Anayasada yer alan “Özel Hayatın Gizliliği” hakkındaki 20. maddeye fıkra eklenmiştir. Artık herkes kendisiyle ilgili kişisel verilerin korunmasını isteme hakkına sahiptir. Bu hak; kişinin kendisiyle ilgili kişisel veriler hakkında bilgilendirilme, bu verilere erişme, bunların düzeltilmesini veya silinmesini talep etme ve amaçları doğrultusunda kullanılıp kullanılmadığını öğrenmeyi de kapsamaktadır. Kişisel veriler, ancak kanunda öngörülen hallerde veya kişinin açık rızasıyla işlenebilir. Kişisel verilerin korunmasına ilişkin esas ve usuller ise kanunla düzenlenecektir.
“Kişisel Verilerin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı” bu Anayasa değişikliğinden iki yıl önce Bakanlar Kurulunca 7.4.2008 tarihinde kabul edilerek TBMM Başkanlığına 22.04.2008 tarihinde gönderilmiştir.
Tasarı, kişisel verilerin işlenmesinde kişinin dokunulmazlığı, maddi ve manevi varlığı ile temel hak ve özgürlüklerinin korunması ve kişisel verileri işleyen gerçek ve tüzel kişilerin uyacakları esas ve usullerin düzenlenmesini amaçlamaktadır.
2008 yılı Ekim ayı itibariyle bu “Tasarı” TBMM’de Adalet Alt Komisyonunda…
Bu Tasarı “gazeteciler” için tehlikelidir. Son Anayasa değişikliği ile ayrıca hak olarak kabul edilen “bilgi edinme hakkına” sahip olan vatandaşlar içinde öyledir. Çünkü özel yaşamın gizliliğinin korunması esastır ama, bu Tasarı gizliliği korumuyor. Aksine kişisel verilerin kişinin rızası dışında işlenmesini sağlıyor…Gizlilik, bireylere karşı.
Tasarıya göre “Kişisel Verileri Koruma Kurulu” kurulacak. Bu Kurula öğretim kurumlarında en az on yıl öğretim üyeliği yapmış veya özel veya kamu hizmetinde en az on yıl fiilen çalışmış olanlar arasından, altı yıl süreyle görev yapmak üzere 7 kişi seçilecek. Kurul yetkilerini bağımsız olarak kullanacak. Hiçbir organ, makam, merci ve kişi Kurulun kararını etkilemek amacıyla emir ve talimat veremeyecektir.
Geçmişte kurulan “kurullar” anımsanırsa inanılması güç ama, Tasarıda böyle yazılı. Kurulun üyelerini ve Kurul Başkanını, Bakanlar Kurulu seçecek. O halde Başbakanlığa ve Bakanlar Kuruluna bağımlılığı olan bir Kurul daha ortaya çıkacaktır.
Bu Kurul bağımsız değil, “yürütmeye” bağımlı olacaktır.
Tasarıya göre; yayın sahipleri veya temsilcileri ile bunların çalışanları olan gazeteciler tarafından ancak ve sadece “gazetecilik amacıyla” veri işlenmesi hali kabul edilmektedir. Gazetecilerin ellerinde bulunan verilerin gazetecilik amacıyla kullanılması kanun gereği olacaktır. Getirilmesi düşünülen koşul, yani sınırlandırmanın özü; kişisel verilerin gazetecilik amacıyla işlenip işlenmediğinin denetimidir.
Tasarıda “Kişisel verilerin işlenmesine ilişkin ilkeler” ile “Kişisel verilerin işlenmesine ilişkin tedbirler” açısından getirilen sınırlandırmaya göre, “kişisel verilerin işlenmesi bakımından mesleki davranış kuralları” uygulanacaktır.
Bu mesleki davranış kuralları nedir diye sorarsanız, örneğin Türkiye Gazetecileri Hak ve Sorumluluk Bildirgesinde kabul edilen davranış kuralları olmayacağını hemen söylemek gerekiyor…Çünkü mesleki davranış kurallarını kurulacak olan “Kurul” belirleyecek. Oysa gazeteciler için asıl belirleyici olan kendi meslek örgütleridir ve örneğin Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Türkiye Gazeteciler Sendikasıdır.
Eğer gazeteciler ve yayıncılar, verilen enformasyon gereksinimlerinin karşılanması için “düşünceyi açıklama ve yayma” hakkına uygun davrandıkları takdirde kişisel verileri işlemeleri ile yaratacakları haberler veya yazılar, ancak bu “takdirde” hukuka uygun sayılacaktır. Demek ki, “davranışın takdiri” gibi bir sorun ortaya çıkacaktır.
Meslek kuruluşları bu Tasarının kanunlaşması halinde kendi meslek kurallarını bu kanunla uyumlu hale getirmekle görevlidir. Bu nasıl olacaktır? Demek ki, kanuna göre kurulacak Kurul’un belirleyeceği “mesleki davranış kuralları” ile meslek kuruluşlarının kendi etik ilkeleri veya doğru davranış kuralları arasında “çelişki” ve “uyumsuzluk” çıkacaktır.
Kurula, kişilik haklan ihlal edilenlerin başvuruları hakkında karar verme yetkisi tanınmıştır. İlgili kişi bakımından telafisi güç veya imkansız bir zararın doğması ihtimalinin bulunması halinde Kurul’un “geçici önlemler almak” yetkisi vardır.
Devam eden bir yazı dizisi ile ilgili şikayet üzerine Kurul acaba nasıl bir “geçici önlem” kararı verecektir? Ya da yayınlanmış bir yazı için verilecek “geçici önlem” kararı ne olacaktır ve nasıl uygulanacaktır?
Tasarıda ilgili madde gerekçesinde “geçici önlemlerin” neler olduğu açıklanmamış. Ama düşününce yasalarda olmayan bu yeni “geçici önlem”in pek de iyi bir şey olmadığı anlaşılıyor… Ne olduğu ve nasıl uygulanacağı bilinmiyor ama Kurulun “yargısal” ve infaza yönelik bir yetkiye sahip olacağı çok açık.
Eğer Tasarıda yer aldığı gibi mutlaka “Kurul” oluşturulacaksa, bu kurulun bağımsızlığının ve özerkliğinin kişilerin özel yaşamlarının gizliliğinin korunması açısından hayati önem taşıdığını kabul etmeliyiz. Bunu gazeteciler, kamu oyuna anlatmalı. Kendi başlarına gelecek olanların ve ellerinde bulunan “kişisel verilerin” başına geleceklerinin farkına varmalı.
Kişisel verilerin gizliliğini korumak adına getirilecek olan yeni “kanuni” sınırlandırmalarla gazetecilerin ve kamuoyunun haber alma ve gerçekleri öğrenme hakkı tehlikededir…
Etiketler: anayasa hukuku, Av.İlkiz, basın özgürlüğü, bilgi edinme hakkı, kişisel verilerin korunması
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa