Pazar, Ağustos 15, 2004

HABERLEŞMENİN GİZLİLİĞİ

Av. Fikret İLKİZ


TBMM büyük bir olasılıkla Eylül ayı içinde toplantıya çağrılarak Türk Ceza Kanunu Tasarısını tartışacak. Herkesi yakından ilgilendiren TCK Tasarısında, Dokuzuncu Bölüm’de “Özel Hayata ve Hayatın Gizli Alanına Karşı Suçlar” düzenlenmiş. Değişen çağ, değişen teknoloji ve yaşam koşullarında bu alandaki bazı eylemlerin yeniden tanımlanması ve neyin suç olup olmadığının yeniden düzenlenmesi mutlaka gerekliydi.

“Haberleşmenin gizliliğini ihlal” suçu bu bölümde. Tasarıya göre her türlü yazılı, görsel, işitsel ve elektronik kitle iletişim araçlarıyla yapılan yayınlarla suç “basın yayın yoluyla” işlenmiş sayılacağına göre; gazetelerde, radyolarda, televizyonlarda veya İnternetdeki haberlerde, “Haberleşmenin gizliliğini ihlâl” suçu acaba nedir ve nasıl işlenebilir?

Tasarı 134 üncü maddeye göre “Kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini ihlâl eden kimse, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır. Bu gizlilik ihlâli haberleşme içeriklerinin kaydı suretiyle gerçekleşirse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezasına hükmolunur.” İkinci fıkra; “Kişiler arasındaki haberleşme içeriklerini hukuka aykırı olarak ifşa eden kimse, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.” Üçüncü fıkrada: “Kendisiyle yapılan haberleşmelerin içeriğini diğer tarafın rızası olmaksızın alenen ifşa eden kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adli para cezası ile cezalandırılır.” Maddenin dördüncü ve son fıkrasında; “Kişiler arasındaki haberleşmelerin içeriğinin basın ve yayın yolu ile yayınlanması hâlinde, ceza yarı oranında artırılır.”

Artık belirli kişiler arasındaki haberleşmenin içeriğinin öğrenilmesiyle suç işlenmiş demektir. Kişiler arasındaki haberleşmenin ne suretle yapıldığının suçun oluşumu için bir önemi yoktur. Örneğin mektupla, telefonla, telgrafla, elektronik posta yoluyla olabilir. Önemli olan, haberleşmenin belirli kişiler arasında yapılmasıdır. Söz konusu suçu, bu haberleşmenin tarafı olmayan kişi işleyebilir. Haberleşmenin gizliliğinin sadece dinlemek veya okumak suretiyle ihlâl edilmesi, bu suçun temel şeklini oluşturmaktadır. Ancak, bu gizlilik ihlâlinin, haberleşme içeriklerinin kayda alınması suretiyle yapılması, bu suçun nitelikli şekli olarak tanımlanmıştır. Örneğin telefon konuşmalarının ses kayıt cihazıyla kayda alınması hâlinde, suçun bu nitelikli hâli gerçekleşmektedir. İkinci fıkraya göre, kişiler arasındaki haberleşme içeriklerinin hukuka aykırı olarak ifşa edilmesi ayrı bir suçtur. Haberleşme içerikleri hukuka uygun bir şekilde veya birinci fıkrada tanımlanan suçun işlenmesi suretiyle öğrenilmiş olabilir. Haberleşme içeriklerinin ifşasıyla, yayılmasıyla, yani yetkisiz kişilerce öğrenilmesinin sağlanmasıyla suç oluşur. Bu ifşanın hukuka aykırı olması açıkça vurgulanmıştır. Bu nedenle örneğin kişiler arasındaki telefon konuşmalarına ilişkin kayıtların, savcılık veya mahkemeye verilmesi, duruşmada açık bir şekilde dinlenmesi veya okunması hâlinde, söz konusu suç oluşmayacaktır. Ama, henüz soruşturma aşamasında iken, kişiler arasındaki konuşma içeriklerinin, hukuka uygun bir şekilde kayda alınmış olsalar bile, örneğin televizyonlarda veya gazetelerde yayınlanması hâlinde suç oluşacaktır.

Kişinin kendisiyle yapılan haberleşmelerin içeriğini diğer tarafın rızası olmaksızın alenen ifşa etmek suretiyle haberleşmenin gizliliğini ihlâl etmesi maddenin üçüncü fıkrasında ayrı bir suç olarak tanımlanmıştır. Bu suçun oluşabilmesi için, ifşanın alenen yapılması gerekir. Bu bakımdan, örneğin kişi kendisine gönderilen mektubu –isterseniz (e- posta) deyin- gönderenin bilgisi ve rızası dışında bir başkasına okutması hâlinde, bu suç oluşmayacaktır. Buna karşılık aynı mektubun gönderenin bilgisi ve rızası dışında “alenen” okunması, başkaları tarafından okunmasını temin için basın ve yayın yolu ile yayınlanması hâlinde, suç oluşacaktır. Son fıkraya göre de basın ve yayın yolu ile yayınlandığı için verilecek ceza artırılacaktır.

Yeni Basın Yasasında “Yargıyı etkileme” başlıklı suç zaten var. Tasarının bu maddesi ile gazetecilerin çalışma alanları ve habere ulaşma hakkı yine kısıtlanmaktadır. Çünkü bir suç işlenmesi veya büyük bir yolsuzluğun üstüne araştırma yapılması, toplumu kötü etkileyici tutumların araştırılarak yayınlanmasında gazeteciler hakkındaki ceza tehdidi artırılmaktadır. Toplumun güvenliğinin, sağlığının korunması veya ilgili kişinin sözleri yahut eylemleri sonucu halkın yanılmasının, yanıltılmasının veya yanlış yapmasının engellenmesi için araştırma yapan ve bulgularını haber haline getirmek isteyen gazeteci; dava ve yargılanma tehdidi ile karşı karşıya kalabilir.

Türk Ceza Kanunu Tasarısının “basın yayın” fiilleri bakımından tartışması çok az yapıldı. Gazetecilerin başına neler gelebileceğini “haber” olarak gazetelerde, radyo ve televizyonlarda çok az gördük. Tasarı yasalaştığı zaman, geçmişte kendisi hakkında basında yer alan haberlerden çıkarları bozulmuş, yolsuzluklara karışmış ve gazeteciler tarafından adı ortaya çıkarıldığı için haksız kazancından mahrum kalmış olanlar basına duydukları öfkenin acısını çıkarmış olacaklar. Kendi siyasi geleceğinin önünde, basını engel görmeyi alışkanlık haline getirmiş olan politikacılar da çok sevinecekler. Yıllardır basına karşı biriktirdikleri öfkenin getirdiği birikimle, kendi hesaplarının alt üst olmasında en büyük rolü oynayan gazetecilerle hesaplaşmış olacaklar. Bütün bunlara karşın gazeteciler suskun…


0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa