Çarşamba, Eylül 01, 2004

İstanbul Barosu Başkanlığı'ndan gelen "1 Eylül Dünya Barış Günü" Bildirisi:



“BARIŞ İÇİN SAVAŞA KARŞI KOYMA HAKKIMIZI KULLANALIM”

1 Eylül Dünya Barış Gününü yine savaşın acıları ve barışın özlemi içinde yaşıyoruz. Gücünü savaştan alan sömürgeci ülkelerle, barışın ve huzurun özlemini çeken ezilen ülkelerin yazgılarında değişen bişey yok. Tersine, hukuka karşı gücün üstünlüğünü sergileyen ve gücün üstünlüğü'ne dayalı yeni bir dünya düzeni kurmaya çalışan ABD ve yandaşları erdemsizlik üzerine yapılandırılan bir sistemi erdemlilik olarak sunmayı ve kabul ettirmeyi başarmış görünüyorlar. Savaş ve işgal eylemlerinin günümüzdeki adı “barış ve demokrasi götürmek” (!) oldu. Son olarak Afganistan ve Irak'a barış ve demokrasiyi getirmenin çoşkusu ve gururu içinde, yarattıkları sözde barış ve huzur ortamını şimdi bütün Ortadoğu'ya yaymayı amaçlıyorlar. Büyük Ortadoğu projesi olarak adlandırdıkları projenin Afganistan ve Irak projesinin daha genişletilmiş bir uygulaması olacağını görmemek ve bilmemek en hafif deyimle aymazlıktır.

İstanbul Barosu olarak biz; barışı yok eden, hukuk kurallarını çiğneyen ve başkaları üzerinde salt güce dayalı egemenlik kurmayı amaçlayan her eyleme doğrudan karşı çıktık. Kamu oyuna sunduğumuz sözlü ve yazılı açıklamalarımızda, kaba kuvvetin ve kaba kuvvete dayalı olarak kurulan yönetimlerin hukuka olduğu kadar insana ve insan haklarına aykırılığını vurguladık. Bunun için Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde ve Danıştay'da dava açtık.

Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcılığı'na yapmış olduğumuz suç duyurusu ile ABD yanında Irak'ı işgal eylemine katılan İngiltere Başbakanı Tony Blair, Savunma Bakanı Geoff Hoon ve Genel Kurmay Başkanı hakkında yargılama yapılarak, işlemiş oldukları savaş suçu, soykırım suçları ve insanlık karşıtı suçlar nedeniyle yargılanmalarını ve cezalandırılmalarını istedik. İstemimiz mahkemece yerinde görülerek incelemeye alındı. İnceleme halen devam etmektedir. Biz Baro olarak davayı dikkatle ve özenle takip ediyoruz. Gelişmelerden her zaman olduğu gibi kamuoyunu haberdar edeceğiz.

Amacımız tek ve açıktır. Savaştan yana değil, barıştan yana olmak. Kaba kuvvet ve işgalden yana değil, hukukun üstünlüğü ve insana saygıdan yana olmak ve insanların yaşama hakkını sonuna kadar savunmak.

Biliyor ve inanıyoruz ki; barışı bozan ve insanlık üzerine savaş bulutlarını çökerten, hukuk tanımaz güç gösterileridir. Bunlara karşı çıkmayı ve önlemeyi insanlık borcu olarak görüyoruz.

İnsan hakları ile ilgili uluslararası sözleşmeler, dünyanın dört bir yanında insan hakları savunucuları ve demokrasi mücadelesi verilmesine karşın, en büyük insanlık suçu olan haksız savaşların ve terörün önüne geçildiğini söylemek mümkün değildir.

İnsan Hakları; bireyin ve grupların temel haklarını teminat altına alan bir kavram olmanın yanında, bireylerin ve grupların temel güvenlik endişelerini gideren temel bir işlev oluşturmaktadır. Başta ülkemiz olmak, üzere Amerika'da, Avrupa'da, Ortadoğu'da ve Asya'da tarihin en büyük terör eylemleri yaşanmıştır ve yaşanmaktadır. Ayırca binlerce insanın ölümüne neden olan meşruiyeti olmayan uluslararası hukuka aykırı Irak işgali vardır. Nereden gelirse gelsin, kim yaparsa yapsın ve gerekçesi ne olursa olsun terör ve haksız savaş bir insanlık suçudur; insan haklarının da en büyük ihlalidir.

Uluslararası insan hakları hukuku bireylere ayrımsız haklar ve olanaklar tanıyan, insanın özgürlüğünü ve onurunu güvence altına alan ve kurumsal güvencelerden yararlandıran uluslararası hukuk kuralları bütünüdür. Uluslararası ve ulusal insan hakları belgeleri, insan haklarını yaratmaz, var olan insan haklarını tanır ve kabul eder. Bunun en önemli örneği insan Hakları Evrensel Bildirgesinin başlangıç kısmında yer alan “insanlık ailesinin bütün üyelerinin doğuştan sahip oldukları insanlık onurunu ve eşit ve vazgeçilmez haklarını tanımak, yer yüzündeki özgürlük, adalet ve barışın temeli olduğundan” ibaresi yer almaktadır. Ancak yaptırım içeren haklar 1. kuşak haklarla sınırlı kalmaktadır. İkinci ve 3. kuşak haklar tam olarak güvence altına alınmamıştır. Bu yüzden, barış hakkının 3. kuşak haklar arasında yer almasını doğru bulmuyoruz. Barışın ve uluslararası güvenliğin korunmasının ilk amaçlar arasında yer almasının gerekeceği görüşündeyiz.

Gerçekten, dünyada 800 milyon aç insan var. Dünyanın en zengin 200 kişisinin sahip oldukları toplam servet, yeryüzündeki en yoksul 2,5 milyar insanın toplam gelirinden fazla, dünyanın en zengin 3 kişisinin (ABD'li) servetinin toplamı, en yoksul 48 ülkenin gayri safi yurt için hasılasından yüksek, 2000 yılında 38 milyon insan açlıktan veya açlıktan kaynaklanan hastalıklardan öldüğü dünyada huzurlu yaşama olanağının olmadığı ve olamayacağı da açıktır. Küreselleşme adı altında sömürü devam etmekte ve aradaki uçurum giderek artmaktadır.

Barış hakkı yaşama hakkının bir sonucudur. Savaş, insanı yaşama hakkından mahrum eden keyfi bir tavırdır.

Barış hukuku, barış hakkının önemli bir düzenleyicisi olarak görülmektedir. Korku üzerine kurulmuş bir barış değil, hukuka dayalı ortak güvenliğin üzerine kurulmuş bir barış gerekir.

Barış hakkı aynı zamanda silahlardan arınmayı talep etme ve savaşa karşı çıkma hakkıdır. BM Şartının 26. maddesi ve 1968 tarihli Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Antlaşmasının 6. maddesi silahsızlanmayı öngörmektedir. Uluslararası Adalet Divanı'nın nükleer silah kullanmasının tehdidine dair 1996 tarihli görüşünde “tam bir nükleer silahsızlanmanın gerçekleştirilmesine yönelik müzakerelerin iyi niyetle sürdürülüp sonuçlandırılmasının zorunluluğunu” ortaya koymuştur. Barış hakkı savaşa karşı çıkma hakkını da içerir. Siyasi Haklar Paktının 20.maddesi “her türlü savaş propagandası hukuk tarafından yasaklanır.” demektedir. Savaş suçlarına, insanlığa karşı işlenmiş suçlara, soykırım suçlarına karşı çıkmanın her kurumun ve kişinin hakkı ve görevi olduğunu burada açıkça hatırlatmak isteriz.

Barış için savaşa karşı koyma hakkı, güvenlik hakkı, silahsızlanma hakkı, barış eğitimi hakkı, toplu imha silahları ile ilgili araştırma yapılmasına karşı çıkma hakkının bugünkü dünya koşulları içine kullanılmasının zor olduğunu da biliyoruz.

Yine de; gelecek kuşakların barış içinde yaşayabilmelerini sağlamak için elbirliği ile çalışmamız gerektiğine inananıyoruz.

Saygılarımızla.

İstanbul Barosu Başkanlığı




0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa