Pazar, Mart 11, 2007

"YOUTUBE VE ATATÜRK’E HAKARET"- Av. Fikret İlkiz

Video paylaşım sitesi Youtube'a erişim engellendi. Siteye ulaşmak isteyenler 6 Mart 2007 tarihinde ["www.youtube.com" sitesine erişim İstanbul 1. Sulh Ceza Mahkemesi'nin 2007/384 sayı ve 06.03.2007 tarihli kararı gereği engellenmiştir.] yazısıyla karşılaştılar. Atatürk’e hakaret içeren video görüntülerinin “youtube” sitesinde yer alması olayı medyada haber olarak yayınlanınca, İstanbul 1.Sulh Ceza Mahkemesi, bu siteye erişim yasağı koydu. Karar uygulandı. Türk Telekom, Youtube'a erişimi engelledi.

Sakin sakin düşünelim. Öncelikle Atatürk’e hakaretle ilgili kanun nedir ve bu kanuna göre suç olan nedir? İkincisi ise; internet ortamında yapılan yayınlara “erişimin engellenmesi” hukuken mümkün müdür? Hangi hallerde uygulanabilir? Uygulanmalı mıdır? Sansür müdür?

5816 sayılı Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun 25.07.1951 tarihinde kabul edilmiş ve 31.07.1951 tarihli 7872 sayılı Resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Atatürk’ün hatırasına alenen hakaret eden veya söven kimse bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Suçun bizzat Atatürk’e hakaret kastıyla işlenmesi gerekir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu E. 1983/9 K. 1983/530 ve 10.10.1983 tarihli kararında Kanunun çıkarılış gerekçesi şöyle yazılıdır : “5816 sayılı Kanun, Yüce Atatürk'ün hatırasına ve heykellerine ısrarlı şekilde tecavüzler yapıldığı bir devirde, Ceza Kanunumuzda mevcut müeyyidelerin bu tecavüzleri yeterince önlemediğinin anlaşılması üzerine çıkarılmıştır.(….) Tasarının TBMM.'de müzakeresi sırasında bazı eleştirileri cevaplandırmak üzere söz alan devrin Başbakanı; "... Atatürk ne yaptı? Hepimiz burada sevdiğimizden, saydığımızdan bahsettik, büyük eserler yaptı dedik. Bunda hepimiz beraberiz, müttefikiz. Buna rağmen aramızdan ayrılmış, hakkın rahmetine kavuşmuş bir insanın, bir Türk büyüğünün maruz kalmakta olduğu hakaretleri önlemek ve bunun memlekette yarattığı teşevvüşü, fikirlerde, vicdanlarda yaptığı huzursuzluğu önlemek için tedbir almak mevzuu bahis... Atatürk'ün hatıraları, eserleri, başarıları, bu memleket için büyük bir kıymet ifade ediyorsa ve onlara taarruz vaki olduğu takdirde milli vicdan bundan muzdarip oluyorsa, onu bu gibi taarruzlardan masum kılmak icap eder... Bizim maksadımız: Tenkit hürriyetini, fikir hürriyetini takyit etmek değil, tahkir ve terzil hürriyetini ortadan kaldırmaktadır. Biz, bunu istiyoruz... Hakaretleri önlemek için yapılmış bir kanundur.(…)diyerek, söz konusu kanunun çıkarılış amacını açık bir şekilde belirtmiştir. (……)”

O halde Atatürk’ün hatırasına hakaret etmek kastıyla işlenen yayın fiilleri suçtur. Eğer hakaret ve tahkir kastı yoksa; yazılar ya da yayınlar suçlanamaz. Örnek olması için verilen bir takipsizlik kararını anımsayalım. Yeni Aktüel Dergisinin 15 – 21.06.2006 tarihli 49 uncu sayısında “Topal Osman” vakası ile ilgili olarak “83 Yıllık Çankaya Sırrı” başlığıyla yayınlanan yazıda Atatürk’ün Topal Osman ve kuvvetlerinden çarşaf giyerek kaçtığı yazılmak suretiyle gerçeğe aykırı bilgi verildiği ve Atatürk’ün hatırasına hakarette bulunulduğu savıyla yapılan şikayet üzerine verilen İstanbul Basın Savcısı Nurten Altınok imzalı takipsizlik kararındaki gerekçe şöyleydi: “…Topal Osman’ın Çankaya’yı kuşatıp Atatürk’ü öldürmeye teşebbüs etmesi bütün anılarda ve tarih kitaplarında yer almaktadır. İpek Çalışlar titizlikle hazırlanmış, büyük ölçüde değişik kaynaklardan elde ettiği alıntılara, belgelere dayanarak hazırladığı kitap nedeniyle zaten yargılanmaktadır. Bunun yanı sıra, Atatürk’ü sevmek, düşüncelerine inanmak ile tarihi tartışmaların önünü kesmek apayrı şeylerdir. Tarihe yön veren her insan özel hayatları, anekdotları, sevgilileri, zaafları ve güzellikleri ile sürekli bir çekim noktası oluşturmaktadır. Tutuculuğu yenip, risk alan, vatana hizmeti sürdürmek için yaratıcı bir çözümle kendisini o tehlikeden uzaklaştıran Atatürk’ün çarşaf giyerek Çankaya’dan çıktığının söylenmesi de onu küçültmez, kendisine bir kere daha hayran bırakan ve gülümseten bir müthiş insanı görebiliriz. Şüpheli E.K’ın, bu kitapta yer alan bilgiler vesilesiyle bir döneme ışık tutmak amacıyla, Atatürk’e hakaret kastı taşımaksızın, Anayasanın 28 inci maddesinde sayılan basın özgürlüğü çerçevesinde, haber verme ve kamuoyunu bilgilendirme hakkı sınırlarında kaldığı kanaatine varılmıştır.” (İstanbul C.Başsavcılığı Basın Bürosu 2006/35887 Soruşturma No. 2006/13175-220 Karar nolu ve 09.10.2006 tarihli Takipsizlik kararı.)

28 Mayıs 2003 tarihli Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin 840. toplantısında kabul edilen İnternette İletişim Özgürlüğü Deklarasyonu’na göre; (Barış Günaydın “İnternette İletişim Özgürlüğü Deklarasyonu”, Güncel Hukuk Dergisi, S.5, 2004, s.22–23) üye devletler İnternet yayınlarına “Devletin önceden kontrolde bulunmaması” ilkesini kabul etmiştir. Yani; devletler kamu kurumları, genel filtreleme veya engelleme tedbirlerine başvurarak, İnternette bilgi ve diğer iletişimlere, sınırlara bakılmaksızın, kamunun erişimini engellememelidirler. İstisnası nedir? Ancak bu durum, çocukların korunması için, özellikle okul ve kütüphaneler gibi çocukların erişim sağlayabileceği yerlerde filtreleme sistemlerinin kurulmasına engel teşkil etmez. Ayrıca; İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması Sözleşmesinin 10uncu maddesinin 2inci paragrafında yer alan tedbirlere bağlı kalmak kaydıyla, yetkili ulusal otoritelerin söz konusu içeriğin yasa dışılığı konusunda geçici veya nihai bir karar vermesi halinde, bu içeriğin kaldırılması veya siteye erişimin engellenmesi yönünde önlemler alınabilir.

Atatürk Aleyhine İşlenen Suçlar Hakkında Kanun hükümlerine aykırı bir eylem suç sayılıyorsa; bu suçun yayın yoluyla İnternet ortamında işlenmiş olması da suçtur. Yukarıda örneklenen “takipsizlik” kararı ise Atatürk’e hakaret kastı taşımaksızın yapılan yayınlarda ifade özgürlüğünün sağlanması için verilmiş doğru bir karardır. Bu takipsizlik kararı ne kadar doğru ise; İstanbul Basın Savcısı Nurten Altınok’un; Türk Bayrağı ve Atatürk'ün fotoğrafı üzerine İngilizce küfür içeren yazılar yazılarak Atatürk’ün aşağılandığı anlaşılan video görüntülerine “erişimin engellenmesini” talep etmesi de bir Cumhuriyet Savcısının; yasal, hukuki ve haklı bir talebidir. Suç işlenmesinin önlenmesi, başkalarının şöhret ve haklarının korunması ilkeleri ise; Sözleşmenin 10 uncu maddesinin 2 inci paragrafında yer alan ifade özgürlüğünün sınırlandırılması hakkındaki sınırlandırma ölçütlerinden sadece ikisidir.

Fakat İstanbul 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin, Atatürk'e hakaret edilen video görüntülerin yayınlandığı internetteki www.youtube.com'a erişimin tamamen engellenmesi kararı hukuka aykırıdır. Asıl olan hukuk yoluyla “suç sayılan içeriğe erişimin engellenmesi”dir. Kaldı ki “erişimin engellenmesini” ya da “içeriğin kaldırılmasını” düzenleyen bir yasamız da yoktur. Bu nedenle İstanbul 1.Sulh Ceza Mahkemesinin; www.youtube.com'a erişimin tamamen engellenmesine dair 6.3.2007 tarihli kararı ne kadar hukuka aykırı ise; Basın Savcılığının ikinci talebi ile; 7.3.2007 tarihinde hakaret içeren unsurların siteden kaldırılması halinde Youtube’ye erişimin engellenmesi kararının kaldırılması kararı vermesi ve “hakaret içeren” videonun “youtube” tarafından yayından kaldırılması da o kadar hukukidir.

Sansür tartışmalarından önce ilkelerde anlaşmalıyız. İfade özgürlüğünün sağlanabilmesi için bu hakkın meşru amacına uygun biçimde; İnternet ortamında “suç sayılan” herhangi bir yayına “erişimin engellenmesi” veya “içeriğin kaldırılması” hallerinin hukuka uygun olarak düzenleneceği yasaların yapılması zamanı gelmedi mi? Çoktan geldi ve geçip gitmek üzere. Bu gibi örnekler kullanılmak suretiyle “yasayla” getirilecek yasaklar; ifade özgürlüğünü sınırlandıracak ve İnternet için “sansür” kuralları ve “kurulları” yaratacaktır.

Etiketler: , ,

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa