Pazar, Eylül 19, 2004

YARGININ İŞLEYİŞİ

Fikret İLKİZ

Avrupa Birliği Komisyonu tarafından “Türkiye Cumhuriyetinde Yargı Sisteminin İşleyişi” başlıklı İstişari Ziyaret Raporu Kjell Bjornberg ve Paul Rıchmond tarafından hazırlanmıştır. Komisyon tarafından İngilizce olarak hazırlattırılan ve orjinali 156 sayfa olan bu rapor, Adalet Bakanlığı Türkiye Barolar Birliğinin web sitesinde yayınlanmıştır.

Avrupa Komisyonu, Rapor hazırlanması için AB üyesi devletlerden iki uzman atamıştır. Batı İsveç Temyiz Mahkemesi Daire Başkanı, Birleşmiş Milletler Bosna Hersek’te Yargısal Sistemin Değerlendirilmesi Programının eski başkanı Kjell Bjornberg (İsveç) ve İngiltere ve Galler’de avukatlık yapan Paul Richmond (Birleşik Krallık). Bu uzmanlara, Avrupa Komisyonu Adalet ve İçişleri Genel Müdürlüğü Dış İlişkiler ve Genişleme Dairesinden memur Tobias King, Avrupa Komisyonu Genişleme Genel Müdürlüğünden memur Marie-Sofie Sveidqvist ve Avrupa Komisyonu Ankara Delegasyonundan Adalet ve İçişleri Bölüm Yöneticisi Sedef Koray-Tippkamper eşlik etmişlerdir. Heyet Türkiye’ye 28 Eylül 2003 Pazar günü ulaşmış, bir çok kişi ile görüşmüş ve kurumlardan bilgiler almıştır. 10 Ekim 2003 Cumartesi günü Türkiye’den ayrılmıştır.

Raporun amacı; “Türkiye’nin uluslararası yükümlülüklerini ve kendi halkının genel istek ve arzularını yerine getirebilmesi için demokrasiyi, hukuk devletini, insan haklarını, azınlıklara saygıyı ve onların korunmasını güçlendirmektir.” Yargı bağımsızlığına ve yargının işleyişine katkı için bu Rapor tartışmaya açılmalıdır.

Raporun “Sonuç” bölümündeki sonuca göre; Türkiye’de yargıçların bağımsızlığı konusunda çeşitli iç hukuk garantileri vardır. Bununla birlikte, Yargının Bağımsızlığı Hakkındaki Birleşmiş Milletler Temel İlkeleri ve Hâkimlerin Bağımsızlığı Hakkındaki Avrupa Konseyi Önerisindeki temel standartlar göz önüne alındığında; adli sistemimizin gerçek bir yapısal ve fonksiyonel bağımsızlık özelliğinden yoksun olduğu sonucuna varılmıştır. İşte bu Raporun tartışmaya açılmasında ve çıkarılacak sonuçların değerlendirilmesinde bu yüzden yarar vardır.

Yargı bağımsızlığı Raporda çok geniş ele alınmış. Raporun “giriş” bölümünde “bağımsız yargı” tanımı şöyle verilmiş: “Hukuk devleti ilkesi ile yönetilen demokratik bir toplumun temeli bağımsız yargıdır. Demokratik toplumun temelini oluşturan yargı bağımsızlığı, yargı görevinin yerine getirilmesinde hem yasamanın hem de yürütmenin yargıya müdahale etmemesini içerir. Bu bağımsızlık; hâkimlerin, kaprisleri ve devlet organları da dahil olmak üzere başkalarının arzularını dikkate almayarak, hukuka göre karar vermelerini garanti edecek kurumların oluşturulmasını gerektirir. Siyasal erkin etkisine maruz kalmış bir yargı; objektifliğini, saygınlığını ve insan hakları ve temel özgürlükleri etkin bir şekilde koruyabilme kapasitesini kaybeder.”

Yargıtay Birinci Başkanvekili Sayın Mater Kaban’da 2004-2005 Adli Yıl Açılış konuşmasında “yargı bağımsızlığı”nın önemine şöyle değinmişti: “Yargı, demokratik bir hukuk devletinde, hukukun son sözünü söyleyen, soyut yasa kurallarını somutlaştırıp onları yaşama geçiren, böylece hukuku yaratan, devletin üç erkinden biridir. Hukuk devleti olmak, hukukun toplum hayatına uygulanmasıyla mümkün hale gelir. Hukuku uygulayacak ve uygulamayı denetleyecek de yargıdır. Hukuk devletinin önde gelen niteliklerinden biri ise yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesidir. Yargı bağımsızlığı ilkesi hukuk devletinde kişi hak ve özgürlüklerinin, toplumun temel değerleri ile huzurun da koruyucusudur. (….)Mahkemelerin-yargıçların bağımsızlığı, başka bir kişi veya kurumdan emir almamaları, yasama ve yürütme erkleri ve organları dahil diğer ekonomik ve sosyal grupların baskı ve etkisi altında kalmamaları, tarafsızlıkları ise, yargılama yaparken yan tutmamaları, taraflara karşı kişilik özelliklerinden sıyrılarak objektif olabilmeleridir.”

Raporda “bağımsızlık” ve “tarafsızlık” kavramlarına da açıklık getirilmektedir. “Adli 'bağımsızlık' ve 'tarafsızlık' kavramları birbirleriyle yakından bağlantılı olmakla birlikte , her birinin kendine özgü bir anlamı ve yine kendine özgü gereksinimleri bulunmaktadır. Bağımsızlık kavramı, sadece içinde bulunulan psikolojik durumu değil aynı zamanda, başkalarıyla ilişkiler ya da onlara karşı sahip olunan statü açısından, özellikle de hükümetin idari yönetimle ilgili bölümü ile olan ilişkilerde tarafsız kural ve garantilerin bulunmasını ifade etmektedir. (…) Bağımsızlık kavramının aksine, adli tarafsızlık kavramı ise, içinde bulunulan psikolojik durum veya belirli bir davada mahkemenin taraflar ve vakıalara yaklaşım tarzına bakılarak değerlendirilmektedir.”

Görüşlerdeki ortak noktalardan birinci ilke, demokratik toplumun temel direği olan yargı bağımsızlığıdır. Demokrasi için ikinci ilkeye göre, yasama ve yürütmenin yargıya müdahalesi kabul edilemez. Üçüncüsü, temel insan hak ve özgürlüklerin korunabilmesi için yargı bağımsızlığı ve yargıç güvencesini sağlanmalıdır. O halde, adil yargılanma hakkının sağlanması için; yargının siyasal erkin etkisinden kurtulması gerekir. Bu amaçla yargı; bağımsızlık ve tarafsızlığını sağlayacak nitelikteki kendi kurumlarını gecikmeden kurmalıdır.

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa