Pazartesi, Eylül 13, 2004

ÇII-KAA-CAKKK…

Fikret İLKİZ
İki önemli toplantı yapıldı. 10 Eylül’de Galatasaray Üniversitesi, İstanbul Barosu ve Türk Ceza Hukuku Derneği’nin düzenlediği Türk Ceza Kanunu Tasarısı hakkındaki tartışmalı toplantısında kurumsal ve bilimsel raporlar ikinci kez görüşüldü. Çok yararlıydı ve katılanlar çok yararlandı. İkincisini ise 11 Eylül’de Hukuki Perspektifler Dergisi düzenlemişti. Fevkalade yararlıydı. Nazilerden sonra Almanya’da, Franco’dan sonra İspanya’da, Cuntanın nasıl yargılanacağını çözen Yunanistan’da, usul konusunda deneyimli Polonya ve faşist rejimi terk eden İtalya’da ceza yasasında değişiklerin nasıl yapıldığını yabancı hukukçulardan dinledik. Avrupa Konseyi Türkiye Raportörü Dr. Silvia Tellenbach TCK tasarısı hakkındaki görüşlerini açıkladı. İki toplantıda da bilim adamları çoktu. 20 yılda hazırlandığı söylenen ama çöpe atılarak onun yerine 7 ay gibi kısa bir sürede yeniden hazırlanan “Tasarının” ancak bu kadar olabileceğine dair çok söz edildi. Geri çekilsin, yeterince tartışılsın ve yeniden hazırlansın diyenler vardı. Tasarıların, kimler tarafından nasıl ve ne zaman yapıldığına dair “bilim adamlarının” karşılıklı birbirlerini kınamalarını ve eleştirilerini dinledik. Özeleştiri yapan yoktu. Profesörlerin, doçentlerin, karşılıklı sözleri, birbirleri hakkında söyledikleri ve söylemedikleri artık yeterli ve yeter…

Hukuki Perspektifler Dergisi’nin düzenlediği toplantıda Komisyonlarda neler olmuş öğrendik…Tartışmalar nasıl yapılmış? Kim ne istemiş, kim kime ne demiş? Milletvekilleri hangi maddelere karşı çıkmışlar, nelere dokundurtmamışlar?... AKP ile CHP “Tasarı” konusunda uzlaşmış… Toplantıya katılan bir iki yargıç, bir iki savcı gördük. İki toplantıda da avukatlar çok azdı. Katılanlar ise aynı avukatlardı. Çok üzücü bir durum… Tasarı hakkında eleştiri çoktu. Ama zaman dardı. Toplantılara gazeteciler de pek itibar etmedi. Belki de içinde “zina” geçen konuşma pek azdı. Sonuç olarak Türkiye 78 yıllık bir birikim ile oluşan Türk Ceza Kanunu’nu değiştirmek üzere ve değiştirecek. Ama değişmeyen “ilgisizlik” de sürüyor.

Hukuki Perspektifler Dergisi’nin toplantısında Adalet Bakanı Cemil Çiçek Tasarıyı “hükümet tasarısı” olarak tümüyle benimsemediklerini söyledi. AKP’nin, görüşlerine aykırı hükümler bulunduğuna dikkat çekti. “Malum tartışmalar” nedeniyle gündeme gelen tasarıyla hukukçuların ve kimsenin ilgilenmediğinden yakındı. Tasarı “yeterince tartışılmadığı” için Meclisten geri çekilmesini isteyenlere ve daha sonra “bir yıl daha üzerinde çalışılarak hataları düzeltilsin” diyenleri yanıtladı. Geri çekseler bile Tasarı üzerinde çalışacak kimseyi bulamayacaklarını, bu sözlerin “tembellerin özrü” olduğu söyledi. Hükümet olarak 57 inci hükümet zamanında hazırlanan bu Tasarıyı Meclise sevk etmekle yetinmişler. Geciktirmek istememişler. Demokratikleşme için böyle yapmışlar. Tasarı ise karşılıklı uzlaşma ile ve Meclisteki milletvekillerinin çalışmalarıyla şekillenmiş. O yüzden TCK Tasarısı “bizatihi Meclisin Tasarısıdır” diyor… Adalet Bakanı Tasarının 15 gün içinde yasalaşacağına inanıyor. Açıkça belirtti, Tasarı kanunlaşacak. Ardından Komisyonlarda bulunan Ceza Muhakemeleri Usulü Yasasını ve İnfaz yasasını Meclisten geçireceklermiş… Haberiniz olsun.

Adalet Bakanının toplantıdan ayrılmasından sonra bilim adamlarının ısrarla vurguladıkları tespitlerine göre; Tasarının eleştirilen bazı maddelerini Mecliste değiştirmek çok zor. Hatta imkansız. Zaten Bakan’da öyle söyledi. O halde Türk Ceza Kanunu Tasarısı Mecliste kabul edilerek çıı-kaa-cakkk…Herkes bunu böyle bilsin. Artık bundan sonra neler yapılacağına bakalım.. “Bizatihi Meclisin olan” TCK Tasarısı için profesörler ve doçentler böyle dedi…

Toplantı sırasında Avrupa Konseyi Türkiye Raportörü Dr. Silvia Tellenbach; ünlü TCK 159 uncu madde yerine getirilen 302 inci maddedeki “Türklüğü, Cumhuriyeti, Devletin kurum ve organlarını aşağılama” maddesini eleştirdi. Anımsarsanız Türklüğü, TBMM’ni, Hükümetin manevi şahsiyetini, bakanlıkları, Devletin askeri veya emniyet muhafaza kuvvetlerini veya Adliyenin manevi şahsiyetine hakaret edilmesini veya aşağılanmasını cezalandıran maddeye son bir fıkra eklenmişti. İşte Tellenbach; uyum yasalarıyla 159 uncu maddeye eklenen bu son fıkraya göre “ tahkir, tezyif ve sövme kastı bulunmaksızın, sadece eleştirmek maksadıyla yapılan düşünce açıklamaları cezayı gerektirmez” cümlesinin yeni düzenlemede çıkarılmasını “kamusal kabul” nedeniyle doğru bulmuyor. İfade özgürlüğüne aykırı görüyor. Tasarıyı hazırlayanlar ise böyle bir cümlenin maddeden çıkarılmasının “hukuken” doğru olduğunu söylüyorlar.

Bütün bu tartışmalardan sonra, kime niçin ve nasıl küfredeceğimi ve ne zaman yargılanıp neden mahkum olacağımı öğrendim. Herkese tavsiye ederim. Hepimiz öğrenmeliyiz. Öyle ya, nasıl olsa Türk Ceza Kanunu Tasarısı Mecliste kabul edilerek “çııı-kaa-caakkk” ve böylece yasalaşacak. O halde bundan sonra neler olup biteceğine bakarak ve Tasarı kanunlaştıktan sonra eleştirmek lazım. Artık cezaevinden eleştirilerinizi gönderirsiniz. Bu tür bir eleştiriyi basacak gazete kalırsa da yayınlanır…


0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa