BİLİŞİM ŞURASINDA HUKUK
Av. Fikret İLKİZ
II. Bilişim Şurası (10-11 Mayıs 2004) ardından “Şura Sonuç Bildirgesi” yayınlandı. Sonuç Bildirgesi'ne “hukukla” ilgili 84 kelime girdi, girebildi. Düzenleme Kurulu veya Sonuç bildirgesini yazanlar öyle uygun gördü!...
Şura Sonuç Bildirgesinde “hukukun” ilgisi “Bilgi Ekonomisi ve Bilgi Toplumuna geçiş”le ilintilendirilmiş durumda. O kadar… Bu “geçiş sürecinin” hukuki altyapısı kurulurken, tüm yasal düzenlemelerin saydam ve katılımcı bir süreç içinde gerçekleşmesi hedefleniyor. Ayrıca bu hukuki altyapının toplumsal faydayı gözetmesi ve uygulanabilir olması isteniyor. Hatta bu düzenlemelerin sonuçlarının somut biçimde görülmesini ve ölçülebilir bir biçimde oluşturulmasının da istendiği yazılmış. Şeffaflık ve herkesin katılımını sağlayarak yapılacak yasal düzenleme istediği dün de vardı… Bu gün de var… Yani, II Şura’da sonuç olarak “hukuk” için, yeni bir şey yok.
Sonuç bildirgesinde üç yasal düzenleme konusunda, üç ayrı istek yer almış. İlki, “Kişisel Verilerin Korunması Yasası” hemen çıkarılmalıdır. Doğru bir saptama.. İkincisi, Bilgi Edinme Hakkı Yasası ile her türlü bilgiye erişimin yolu “istisnalara karşın” açılmalıdır. Çok doğru…Peki nasıl olacak? Üçüncüsü ise, elektronik imzanın yaygın bir şekilde kullanılması sağlanmalıdır. Hatta elektronik imza yasasının rekabet hukuku ilkelerine aykırı hükümleri, yeniden düzenlenmelidir. Bütün bunların yanı sıra “e-Devlet” uygulamalarında kullanılacak ulusal bilgi güvenliği politikalarının belirlenmesi ve uygulanması isteniyor.
Şura sonuç bildirgesine girmesi için Hukuk Bölümünden 100 kelime tutarında metin istenmişti. Verildi. Anlaşılan o ki yüz kelime içinden Sonuç bildirgesine girecek olan kelimeler seçilmiş… 84 kelime ile ifade edilebilen “hukuk” da ancak bu kadar olabilirdi zaten!... Bazen ekonomi, ticaret, iyi yazılımlar, programlar veya rekabet gibi veriler ve buna bağlı istekler gündeme gelince, galiba “hukuk”la veya “demokrasiyle” veya “hukuk devletiyle” pek ilgilenilmiyor. Bu tür kavramlarla ilgilenenlerin de ayak altında dolaşıp ayak bağı olması istenmiyor. İzlenimim bu.. Kuşkusuz, kendimi çalı süpürgesi gibi hissederek bu konulardaki izlenimimde yanılıyorum.
II.Bilişim Şurası Hukuk Raporunda yer alan bazı başlıklarda ifade edilen istekleri yaşama geçirmeden, “bilgi toplumu ve bilgi ekonomisi” için ulaşılması hedeflenen noktalara varabilmek zordur.
“Hukuk Raporunda” yer alan iki konu önemlidir. Öncelikle ülkenin bilgi toplumuna dönüşmesi için, Bilgi Edinme Hakkı Yasası ile ilgili uygulamalarda bilgi ve iletişim teknolojileri etkin bir biçimde kullanılmalıdır. Kamu yönetiminde şeffaflığın ve katılımın, e-Devlet modelinin işlerliğinin sağlanması ve yasama, yürütme, yargı erkinin kendi içinde uyumlu bir biçimde işleyebilmesi amacıyla, "Bilgiye Erişim Özgürlüğü” Anayasa ile teminat altına alınmalıdır. Yasayla getirilen istisnaların ve sınırlandırmaların kapsamı daraltılmalıdır. İkincisi ise; kişisel verilerin korunması ve gizliliğinin sağlanması konusunda yasal düzenleme yapılmalıdır. Kişisel verilerin işlenmesini kolaylaştırarak bu verileri ilgililerin yararlanmasına sunarken, hakkında veri toplanan kişinin kişilik hakları korunmalı ve güvence altına alınmalıdır. Kişisel verilerin, maddi ceza hukuku ve usul hukuku alanlarında temel hak ve özgürlükleri gözetecek bir biçimde korunması sağlanmalıdır. Kişisel Verilerin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı, tartışmaya açılmalı ve yasalaştırılmalıdır.
II.Bilişim Şurası Hukuk Raporunda yer alan diğer konular ise ayrı inceleme konularıdır. Sadece bu raporda yer alan eksikliklere karşın, altı çizilmesi gereken bir anlayış biçimine dikkat çekmek gerekiyor. Örnek olması için basın özgürlüğü ile ekonomi arasındaki, kıtlıkla ifade özgürlüğü arasındaki ilintiyi anımsatmak istiyorum…
Hindistan’ın bilgi toplumu olup olmadığını, bilgi ekonomisine dayalı refah düzeyini yakalayıp yakalamadığını herkesten daha iyi bilen “bilişimcilere”, orada büyümüş birinin sözlerine kulak kabartmalarını öneririm. 1998 Nobel Barış Ödülünü alan Amartyaden Sen’in şu sözlerini unutmuyorum: “Dünyanın açılıklarla dolu tarihçesinde, özgür basına sahip olan bağımsız ve demokratik ülkelerin hiç birinde büyük açlık yaşanmamıştır. Hindistan İngiliz yönetimi altında bağımsız olana dek açlık ve kıtlık yaşamaya devam etmişken, çok partili demokrasinin ve özgür basının kurulmasıyla bu kıtlıklar bir anda ortadan kaybolmuştur.”
Ekonominizin güçlü, toplumunuzun bilgili olmasını mı istiyorsunuz? Açlık ve kıtlık kalksın mı? Hukukla başarabilirsiniz. Demokratik ve laik hukuk devletini yaşama geçirerek bilgi ekonomisi ile yönetilen bilgi toplumuna geçebilirsiniz. Geçişte ve sonrasında dinamik bir hukuki alt yapı kurmak mı istiyorsunuz? Çok kolay. Öncelikli görev “hukuk”undur. Belli bir hukuk anlayışının egemen kılınması ve insan temel hak ve özgürlüklerin omurgası olan ifade özgürlüğünün sağlanması gerekir. Bilgi ekonomisi ve bilgi toplumuna başka türlü geçemezsiniz.
--------------
(Bu yazı 24 Mayıs 2004 tarihli BİZİM GAZETE'de yayınlanmıştır.)
--------------
Şura Taslak Raporu
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa