PROF.DR. BÜLENT TANÖR ANISINA
Av. Fikret İLKİZ
30 Kasım 2007… Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi. Haydarpaşa Kampusu ( R ) Salonu. “Ulusal Birikim ve Çağdaş Anayasal Gelişmeler Işığında Yeni Anayasa Arayışının Anlamı” başlıklı panel yapıldı. Öğrencilerle dolu olan salon gelen insanların sıcaklığından ötürü sıcak. En önemli özelliği bu panelin “Prof. Dr. Bülent Tanör anısına” yapılması…
24 Aralık 2001 tarihinde “Anayasacılığımızın 125.Yılı (1876-2001)” panelini yine Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin Haydarpaşa’daki R Salonunda yaptıklarını anlatan ve bu anısını 9 Kasım 2003 tarihli yazısında yazan Prof. Dr. İbrahim Kaboğlu; 2001 ‘deki panele yine Prof. Dr. Fazıl Sağlam, Prof. Dr. Necmi Yüzbaşıoğlu ve Prof. Dr. Bülent Tanör’ünde katıldığını söyledi.
Şimdi bir eksik. Prof. Dr. Bülent Tanör.
Prof. Dr. Fazıl Sağlam onun üç önemli yapıtını gençlere tavsiye etti. Kurtuluş, Kuruluş ve Türkiye’de Yerel Kongre İktidarları…
Prof. Dr. Bülent Tanör’ün İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencilerine “Devrim Tarihi” dersleri için hazırlayıp 1995 yılında Der Yayınları tarafından yayınlanan bu kitaplar 1997 yılında Cumhuriyet gazetesinin okurlarına armağan olarak dağıtılmak üzere yeniden basılmıştı.
İşte “Türkiye 1918-1923 / Kurtuluş” ve “Kuruluş / Türkiye 1920 Sonrası” adlı eserlerin her biri kendi içinde “10 Konferans”tan oluşmaktadır.
Sayın Tanör Hukuk Fakültesi öğrencilerine Devrim Tarihi dersleri için yol haritası veriyor. “Kurtuluş” adlı eserinin başında yapılması gerekenin askeri tarih ya da siyasal tarih üzerinde durmak yerine; bu alanda “iktidar” ve “devlet” sorunları eksenini incelemek olduğunu söylüyor. 1918-1920 dönemini kastederek, “Ele alınacak dönemde bu alanlarda yaşanan olayların (askeri ve siyasal tarih) arka planı nedir? Bunların “gizli mantığı” var mıdır?” sorusuna yine Sayın Tanör yanıt veriyor: “…bize düşen bunların gerisinde yatan anlamı yakalamaya çalışmaktır.” İşte bu yüzden Prof. Dr. Bülent Tanör Devrim Tarihi derslerini “ders” olarak anmaktan vazgeçip Konferans’a çevirmiş ve konusunu “tarihte siyaset sosyolojisi ve felsefesi” olarak belirlemişti. Böylece Konferans sonunda öğrencileriyle canlı tartışmaların yaşanacağına inanıyordu.
“Savaşlar yıkıcı ve kötüdür”. “Kuruluş” kitabının “Giriş” bölümüne bu cümle ile başlayan Prof. Dr. Bülent Tanör geçmiş tarihimizin geleceği nasıl kurduğunu anlatmaya başlıyor. Bazen savaşların istemeyerek de olsa, insanlığın özgürlük ve demokrasi yolundaki evrimine yeni bir ivme kazandırabileceğini yazmış. Birinci Dünya Savaşı insanlık için yıkıcı ve kötü olmasına karşın, bu kadar yıkıcı bir acıyı tam tersine çevirmeyi başaran ülkelerden birisi de Türkiye olmuş. Tanör’e göre: “Ülke tarihinde bir savaş ilk defa olarak devrimci sonuçlar yarattı: Kurtuluş ve Yeniden Kuruluş”.
Birbirinden ayrılmayan bu iki sürecin iç içe geçtiğini anlatan Tanör, Kurtuluş için savaşılırken, Kuruluş olgusu da (1920) hayatın içinde yerini almıştı. Bu iki olgu yapışık ikizler gibi doğmuş ve yaşamış…Yıllar önce, bu günü anlamak için şu iki soruya yanıt aranacağını yazmıştı: “Kurtuluş olmasaydı ve o şekliyle (demokratik, sivil) olmasaydı, Kuruluş bu şekliyle olur muydu? Kuruluş bu şekliyle olmasaydı, Kurtuluş’un ürünleri ham kalmaz mıydı?. “Kuruluş bu şekliyle” ibaresinden kasıt nedir? İşte bu kitabın ana konusu budur.” Kuruluş Üzerine 10 Konferans / “Türkiye: 1920 Sonraları” adlı kitap neyi anlatıyor? Sayın Tanör’ün bu eserde anlatmak istediği şu: “Çalışmamızın başlıca konusu, Kurtuluş Savaşı’nın sivil ve toplumsal yönünü yakalamak, özellikle de halk örgütlenmesinin siyasal sosyoloji ve “iktidar” kavramı açısından ifade ettiği anlamı bulmaktır. Yerel kongrelerin bir “iktidar olgusu” olarak taşıdıkları değer ile bu birikimin 1920’lerin yeni iktidarına ve devletine sağladığı katkıyı ortaya çıkarmak başlıca hedeftir.”
Yerel kongrelerin tarihsel işlevi nedir? Sayın Tanör bu eserinde soruyu yanıtlıyor ve Prof. Dr. Tarık Zafer Tunaya’nın sentezi ile bitiriyor:
“Bu kongreler farklıydılar. Çünkü birer ihtilal, birer devrim organıydılar. ülkenin hemen her bölgesi İstanbul hükümetine isyan etmişti. Siyasi iktidarı parça parça halk eline geçirmişti. Kısaca iktidar artık millileşmişti. Millet her boşluğu dolduruyordu. Saltanat fiilen yok olmaktaydı. Egemenlik, bir adamdan millete intikal etmişti. İşte bu transferin parçaları halinde örgütler ve kongreler ortaya çıkmıştı. Bir Çin atasözü vardır, ünlü filozof Kong-Tse’nin (Konfüçyüs): Senin iktidardın saygı görmüyorsa, başka bir iktidar yoldadır! Gerçekten başka bir milli iktidar, saltanattan son derece farklı bir iktidar yoldaydı. Bu bir milli iktidardı.Asıl belirtilecek yönü de yüzde yüz demokratik oluşuydu. Sınırlı, yerel, devrimci kongreler Saray’ın değil halkın demokratik, ihtilalci eseri idiler. Tarihin yolu böylece keşfedilmiştir.”
Etiketler: anayasa hukuku, Bülent Tanör
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa