Cuma, Haziran 11, 2004

Hapishaneler bir yandan boşalırken...


Haluk Şahin



Türkiye'nin ne kadar değiştiğine bir kanıt daha: Dün yeni Basın Kanunu Meclis'te kabul edildi ve haberi gazetelerin çoğunun birinci sayfasına bile giremedi.
Oysa bir zamanlar manşetlerde Basın Kanunu'ndaki değişikliklerle ilgili haberlerden geçilmezdi. Demek ki, Basın Kanunu konusu görece önemsizleşmiş, gündemden düşmüş.
Bunun iyi yanları da var, kötü yanları da: İyi yanı, devlet ile basın arasındaki ilişkilerin demokratik düzen için normal sayılan bir düzleme oturmaya başladığını gösteriyor. Bunda son 15 yıl içinde Avrupa normlarına uymak amacıyla yapılan değişikliklerin büyük rolü var.
Son yasa da bu uyum çabasının son halkası olarak görülüyor ve basın kuruluşlarından geçer not alıyor.
1950'li, 70'li, 80'li yılların tersine, Türkiye'de basının sorunlarının ana kaynağı artık devlet değil, kendisi. Sahiplik yapısı, aşırı rekabet ortamında azan etik ihlalleri, çıkar çatışmaları...
Kötü yanı ise her şeyin güllük gülistanlık olduğu sanrısına kapılma tehlikesi. Yeni kanun eskisine göre daha ileri hükümler getirmesine karşın yine de bazı tehlikeler devam ediyor.
Basın Konseyi Başkanı Oktay Ekşi'nin hafta başında yaptığı basın toplantısında dikkatleri çektiği gibi, yeni yasanın zayıf noktalarından birisi düzeltme ve cevap hakkının kullanılmaması halinde gazetelere verilecek para cezalarının ağırlığı (10 milyar TL.'den 150 milyar TL.'ye).
Düzeltme ve cevap hakkı, medyanın bu denli etkili ve baskın olduğu bir dönemde çok önemli bir yurttaşlık hakkıdır ve elbette güvence altına alınmalıdır. Ancak, bu güvenceye sadece basına yüklenerek ulaşılacağını sanmak tehlikeli bir yanılgıdır.
Meslek hayatım boyunca ve özellikle son yıllarda bu hakkın mahkemeler tarafından kötüye kullanıldığını birçok kez gördüm. Doğru olduğunu bildiğimiz ve tüm delilleriyle kanıtladığımız haberlerden tekzip yedik, çünkü itiraz sahibi hâkimini bulmuştu.
Ekşi'nin de belirttiği gibi, mahkemeleri görevlerini gereğine uygun şekilde yapacak noktaya getirmeden yapılan düzenleme ileride büyük adaletsizliklere yol açacaktır.
Özellikle taşrada pek çok gazetecinin bu madde nedeniyle hapislere düşmesi kaçınılmazdır. Yasanın daha hafif cezalar öngören eski haliyle bile öyleydi.
İşte Basın Konseyi Başkanı Ekşi'nin verdiği üç örnek
Bizim Kocaeli gazetesinin valilikten gelen bir tekzibi yanlış yerde yayımlamasıyla ilgili davalar sonucu 'ön ödeme' ile karşılaması gereken cezalar 300 milyarı buluyor.
Ardahan'ın Göle ilçesinde haftada iki gün yayımlanan Yeşil Göle gazetesine de kaymakamın gönderdiği tekzip metnini usulüne uygun olarak yayınlamadığı gerekçesiyle tebliğ edilen 'ön ödeme' miktarı 90 milyar lira dolayında.
Gene Ardahan'da çıkan Kuzeydoğu Anadolu gazetesi yazıişleri müdürüne aynı nedenle yapılan 'ön ödeme' tebligatı 150 milyar lira. Tebligat yapılan gazeteci Fakir Yılmaz "Bunu ancak hapis yatarak ödeyebilirim," diyor.
Yeni yasayla cezalar arttığına göre bu rakkamlar daha da büyüyecektir.
Bu işte bir yanlışlık var. DEP'lilerin hapisten çıkışının demokratikleşme işareti olarak değerlendirildiği şu dönemde gazetecilere hapis yolu gözüküyor!
Kaynak: Radikal, 11 Haziran 2004

0 Yorum:

Yorum Gönder

Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]

<< Ana Sayfa