NAOTA KAN ÖRNEK OLSA
Fikret
İLKİZ
İkinci dünya
savaşının sona erdirmek amacıyla ABD, 66 yıl önce Japonya'nın Hiroşima ve
Nagazaki kentlerine atom bombası atınca Japonya kayıtsız şartsız teslim
olmuştu.
6 Ağustos 1945
günü atılan atom bombası yüzünden Hiroşima kül oldu. Dünyaya barış, atom
bombası ve kül ettiği insanların ölümü ile geldi.
Dünya tarihine
nükleer saldırıya maruz kalan ilk şehir olarak geçen Hiroşima’daki Barış
Mezarlığında atom bombasının atıldığı 6 Ağustos günü saat 08.15’de yapılan
törene Japonya Başbakanı Naoto Kan katıldı. Başbakan, başlarını öne eğerek saldırıda hayatlarını
kaybedenleri ananlara yaşanan dehşetin bir daha tekrarlanmayacağı sözünü
tekrarlamış.
Oysa yaşamlarını
atom bombası yüzünden yitiren insanların önünde saygı ile eğilen insanların
sayısı yıllar geçtikçe azalıyor. İnsanlar, yıllar önce yaşanan dehşeti ve
ölümün getirdiği barışı unuttu.
Dünya nükleer
saldırıda ölenleri unutuyor. Geçen zamana yenik düşen dehşetin unutulduğu
coğrafyalar üzerinde savaşlar hüküm sürüyor… Devlet başkanları vatandaşların
üzerlerine tanklar gönderiyor, bombalar yağdırıyor… Artık atom bombasına gerek
bile yok. Barış, kalıcı olmaktan süratli uzaklaşıyor. İnsanlığın kazancı olan
yüzyılın belgesi İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi neden
kabul edilmişti? Unuttuk, hatırlanmıyor bile…
Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA) Başkanı olduğu sırada nükleer güç
karşıtı çalışmalarından dolayı 2005 yılı Nobel Barış Ödülü verilen hukukçu
Muhammed El Baradey, Hiroşima
ve Nagazaki’ye atılan atom bombalarının yol açtığı felaketleri anımsatan
konuşmasındaki "zamanın, dünyanın nükleer silahların ne kadar yıkıcı
olduğunu unutmasına izin vermemesi gerektiğini" ifade
eden sözleri yıllardır önemini koruyor.
Nükleer silahlar
ortadan kaldırılmalıdır. Hiroşima’nın en büyük öğretisi budur.
Sadece nükleer
silahlar mı?
Peki ya nükleer santraller?
Japonya 2011’de nükleer santralde
yaşanan sızıntı ile sarsıldı. Hiroşima ve Nagazaki’deki kayıplarını anma
gününde nükleer gücün çok yönlü etkisiyle yüzleşti Japonya…
Japonya geçmişte atom bombası karşısında
yaşanan çaresizliğin yarım asır sonra yeniden ve nasıl hortladığına tanık oldu.
Atılan atom bombası değildi ama deprem sonrası yaşanan felaketin baş
sorumlularından birisi de kendi kendilerine yarattıkları enerji
politikalarıydı.
Bu yıl
Japonya'da 11 Mart 2011 günü yaşanan deprem ve sonrasında Fukuşima Nükleer Enerji Santralinde ortaya çıkan nükleer sızıntının
yol açtığı felaket üzerine, Hiroşima'da düzenlenen törende görüşlerini dile
getiren Başbakan Kan; ''Nükleer gücün
güvenli olduğu efsanesi hakkında ciddi şekilde düşüneceğim, kazanın nedenleri
ve güvenliği sağlamak için esaslı tedbirler alınmasıyla, nükleer enerji
santrallerine olan bağımlılığın azaltılması konularında tam bir inceleme
yapacağım ve nükleer santrallere ihtiyaç duyulmayan bir toplumu amaçlayacağım''
diye konuştu.
Dahası
konuşmasında “Nükleer enerjinin güvenli
olduğu efsanesine inandığım için derin bir üzüntü duyuyorum'' dedi.
Bu sözlerin
gerçekleşeceği bir dünyayı umut etmek herkesin hakkıdır. Ne yazık ki Japonlar
dünyada ilk defa nükleer silahla yok edilen bir ulusa mensup oldukları gibi,
Çernobil’den sonra ilk defa nükleer sızıntı karşısında çaresizliğin dehşetini
yaşadılar. Dünya, tedirgin oldu ve etkileri geçmiş değil.
Artık herkes “yaşanabilir bir dünya” isteminin insan
hakkı olduğuna inanıyor.
Dünyanın tanık
olduğu bunca felaket karşısında Türkiye’de nükleer santrallerin kurulmaması ve
insanların yaşamı nükleer enerji politikalarına feda edilmemesi gerekir.
Yanı başında savaşların
hüküm sürdüğü bir coğrafyanın fay hattı üzerindeki Türkiye’de nükleer enerjinin
güvenli olduğu efsanesine inanmaktan vazgeçmemiz için en iyi örnek Japonya Başbakanıdır.
Keşke sizin
Başbakanınız dâhil, bütün ülkelerin başbakanları nükleer santrallere ihtiyaç
duyulmayan bir toplum isteseler, tıpkı Japonya Başbakan’ı gibi.
0 Yorum:
Yorum Gönder
Kaydol: Kayıt Yorumları [Atom]
<< Ana Sayfa